14 YAŞINDA, her çocuk gibi gol atmanın dayanılmaz coşkusu ile doluydu. Altay alt yapısına da böyle duygularla gitti. Attığı her gol tribünleri ayağa kaldıracak, adı dillerde dolaşacaktı.
Bir süre forvet oynadı. Daha sonra çalıştığı hocalarının ortak görüşü onu forvetten alıp, savunmanın göbeğine çekti.
Bu çocuktan iyi stoper-libero olur!
Hocaların kararına ses çıkarmadı. Ve hülyaları da kursağında kaldı. Artık bir savunma adamıydı. Biraz da sert bir savunmacı... Belki, öfkesini forvetlerden alıyordu...
Tuna’nın, Altay’dan, Gençlerbirliği Kulübü’ne transferinde ilginç bir olay yaşanır. Gençlerbirliği futbolcu izleme komitesinden menajer Cem Onuk, Tuna için kalkıp İzmir’e gider.
Ancak, Tuna maçın 50. dakikasında oyundan atılır!
Yine de Cem Onuk"Okey"i basar. 50 dakika onun için yeterlidir. Ve Tuna Üzümcü artık Gençler’in adamıdır.
STOPER oynar, gerekirse sağ kanatta da görev yapar. Hava toplarında etkilidir. İki ayağını da kullanır.
Topu oyuna sokmakta fazla zorlanmaz. Tekniği bir savunma adamı için yeterlidir.
Zaman zaman ataklara katılır, bir forvet gibi gol arar. Geçen sezon 4 gol attı. Biri, günlerce konuşuldu.
Türkiye Kupası rövanş maçında Ali Sami Yen’de röveşata ile Galatasaray’a attığı gol, Tuna’nın deyimi ile hayatının golüdür!
Gençlerbirliği’nden biraz kırgın ayrıldı. Sözleşmesini uzatma teklifine soğuk davranması Gençlerbirliği ile iplerin kopmasını hızlandırdı.
Hele bir yöneticinin konuşması Tuna’yı iyice çileden çıkardı...
"Aklı sıra fiyatını yükseltmek istiyor. Bırakın, nereye giderse gitsin!"
Ve bu sözlerden sonra Beşiktaş ile el sıkıştı, sözleşme imzaladı.
* * *
İYİ bir huyu vardır. Yedek soyunduğu maçlarda moralini hiç bozmaz. Üstelik yerine oynayacak arkadaşını motive etmek için çaba gösterir. Kesinlikle küsüp kenara çekilmez.
Espriye bayılır. Çevresine pozitif enerji yayar. Bilgisayarsız yapamaz. Yaşamının önemli bir bölümü bilgisayarın başında geçer.
Bozulan bir bilgisayarı onaracak kadar da beceriklidir. Kamplarda arkadaşlarının bu konudaki sorunlarına her fırsatta yardımcı olmuştur. Ve bilgisayarı bozulan her arkadaşı da onun kapısını çalmıştır.
3 yıldır evli... Duygusaldır. Ancak, beklenmedik bir anda patlayan ve kısa sürede yatışan yapısı herkesi şaşırtır.
Saçları mı... Onun için özeldir.
Sekiz-dokuz yıl önce uzun saça heveslendi sonra hiç kestirmedi. Bakımı zor da olsa, bu çileye katlanır.
KAMPLARDA oda arkadaşı kaleci Recep onun play-station oyunundaki en büyük rakibidir. Eşleri de iyi anlaştığı için hep birlikte dolaşırlar.
Müzik dinlemeyi sever. Özellikle Sagopa Kajmer Grubu’nu...
Ama Sezen Aksu’nun yeri başkadır. Belki de İzmirli oluşu, bu hayranlığın kaynağıdır. Özellikle arabası Sezen’in kasetleri ile doludur.
Babası Hasan Üzümcü eski bir futbolcu. Turgutlu- spor’da forma giydi.
Oğlunun hep iyi bir futbolcu olmasını istedi. Ancak, Tuna’yı bu işe heveslendiren ve yönlendiren beden eğitimi öğretmeni Şinası Kamberler’dir... Onu her fırsatta saygı ile anar.
* * *
VE minik bir hikaye... Tuna Üzümcü nişanlı olduğu dönemlerde şimdiki eşine bir kutu çikolata gönderir. Ancak, kutudaki her çikolatanın yarısı yenmiş. Ve kutunun bir köşesine sıkıştırılmış bir pusula. Şunlar yazılı...
Sevgilim her çikolatanın yarısını yiyip tadına baktım. Ama senden tatlısını bulamadım. Sevgilerimle!