Paylaş
Hani, dedikodulara inansam, işi gücü bırakıp geri döneceğim... Eskihisar’da arabalı vapura binerken, ekmek arası köfte satan birinin yanımıza yaklaşıp, pis pis sırıtarak söylediklerine kulak versem, vazgeçeceğim bu seferden...
Abiciğim, ölüme mi gidiyorsunuz!
O, pis pis sırıtarak korku salarken, ben de pis pis sırıtarak baktım adamın suratına. Ne demek istediğimi anladı. Dönüp gitti.
* * *
BURSA’ya girerken gözlerimizle sağı-solu tarıyorduk. Plakamıza bakan bir gözü yakalamak ister gibi...
Bizim 34 numara, 16’lı plakalar arasında deniz feneri gibi çakıyordu. Sanki, 34’ü gören sallayacaktı taşı...
Allah’a şükürler olsun, bir fiske bile gelmedi. Başladık bir park yeri aramaya. Döndük dolaştık, aynı yoldan birkaç kez geçtik. Bir grup Bursalı taraftar toplanmış, biraz sonra başlayacak maçın son yorumlarını yapıyordu.
Şöyle bir baktılar. Ne bir laf, ne de el-kol hareketi. Yine maça daldılar. Bir park yeri bulduk. Sağı-solu kontrol ettik. Güvenli bir yer mi diye...
Korku, içimize öylesine sinmiş ki, arabayı Allah’a emanet edip, stada doğru yöneldik. Yeşil beyazlı renklere bürünmüş bir kalabalığın arasından geçiyorduk... Kulağım hep biraz sonra patlayacak bir küfürün stresine takılmıştı. Karşılık mı verecektim. Yoksa, susup, sineye mi çekecektim...
Bir fısıltı bile gelmedi kulağıma!
Ve stada girdik, tribüne tırmandık, oturduk yerimize.
* * *
OTURMAMLA birlikte bir felaket tellalı yaklaştı yanıma... Surat Eskihisar’daki köftecinin bir benzeri. Gülüş aynı gülüş. Ve söyledi söyleyeceğini...
Demirören gelmiş. Yanında 16 koruma. Bursaspor Başkanı içeri almıyormuş!
Sonra bir kahkaha atıp, adeta sipere yattı. Yatarken de yine bir korku saldı ortalığa...
Biraz sonra patlar olaylar!
Ne bir olay patladı, ne de dediği gibi ortalık bulandı. Bir ara gözüm protokol tribününe takıldı. Allah, Allah...
İki başkan yan yana oturmuş, birbirlerine bir şeyler anlatıyorlar. Sanki 40 yıllık dost.
Hani, içeri almıyorlardı Demirören’i!
* * *
MAÇ başladı ve bitti. Bursaspor seyircisi ile iç içeydik. Adeta birlikte izledik oyunu. Kimse, kafasını çevirip ters bir kelime kullanmadı. Kimse, ters bir hakem kararından sonra dönüp, bunu da yazın gibi! bir tacizde bulunmadı.
Stattan çıktık, arabayı park ettiğimiz yere doğru yürümeye başladık. Ve arabaya binmeye hazırlanırken, yeşil beyaz formalı bir Bursaspor taraftarı yanımıza yaklaştı ve sordu.
Sizin arabanızın yanında benim arabam duruyordu. Gördünüz mü, galiba çekmişler!
Evet, 16 plakalı arabayı çekmişler, 34’e dokunmamışlardı. Acaba niye?
Belki biz, daha usturuplu bir yere park etmiştik arabayı. Bursalı taraftar daha oluruna bırakmıştı.
Her neyse, iş söylentilere kalsa, bizim araba çoktan askıya alınırdı.
Hani, 34’ü ve Beşiktaş’ı kafaya taksalar, işimiz bitikti!
Ve İstanbul’a doğru yola çıktık. Bursa sınırlarını geçtik. Aklıma yine Eskihisar’daki köftecinin sözleri geldi. Sırıtarak sormuştu...
Abiciğim, ölüme mi gidiyorsunuz!
Biraz daha yol aldık, şoför arkadaşıma dönüp sordum...
Yahu, bizi ne zaman ve nerede öldürecekler.
Gülüştük ve pür neşe evin yolunu tuttuk. Düşünmeye başladım... Bursaspor ile Beşiktaş arasındaki kin ve nefret dolu duygular farklı bir çizgiye yönelmişti.
* * *
SANKİ her iki camianın üzerinde sihirli bir el dolaşmıştı. 24 saat önce ateşli beyanatlar, kızgın taraftarlarla ortalığı birbirine katan iki camia, hafta sonu tatilinden dönen iki sevgili gibi mutlu ve sarmaş-dolaştı...
Gördün mü köfteci, onlar barıştılar sen çatla.
NOT: Beşiktaş Başkanı, maçtan sonra gösterdikleri konukseverlik için Bursaspor Yönetimi’ne ve taraftarına teşekkür etti. "Rövanşta, Bursaspor Yönetimi ve taraftarını İnönü’de ağırlamaktan mutluluk duyacağız" dedi.
Paylaş