Paylaş
Beşiktaş’ın oyun coşkusu da derbi maçından farklıydı. Bu coşkuyu bir golle süsleyebilirdi Beşiktaş. 26. dakikadaki pozisyonun heyecanını herkes gibi hala yaşıyorum...
Serdar Kurtuluş’un uzun taç atışında, Gökhan Zan’ın aşırdığı top bir anda İbrahim Toraman’ın önüne düştü. Döndü vurdu İbrahim Toraman... Ancak, gerektiği gibi değil. Şans işte...
Böyle bir fırsat, oyundaki tüm dengeleri bir anda değiştirebilirdi. Ve ilk 45 dakikada pozisyon bulmakta zorlanan ve de çabuk öfkelenen Porto’nun oyun düzenini bozabilirdi.
Beşiktaş, sahanın her bölgesinde yardımlaşarak ve özveriyle oynadı. Sağ kulvarda Serdar Özkan, Kurtuluş’u hiç yalnız bırakmadı. Sol kulvarda ise İbrahim Üzülmez ile Tello arasındaki diyalog hiç kopmadı. Bir de hiç dinmeyen tribün coşkusu, Beşiktaş’ı hep arzuladığı skora koşturdu.
* * *
İlk yarı sonunda istatistiklere bir göz attım. Rakamlar tartışmasız Beşiktaş’ın egemenliğini işaretliyordu.
Bu da futbolun cilvesi... Yakaladığın pozisyonları harcarsan rakamların zenginliği on para etmez.
Beşiktaş’ın kötü bir huyu var. Zaman zaman kısa devre yapıyor. Ve oyundan kopuyor.
Dün gece ikinci yarının 10 dakikalık bölümünde oyundan düştüler, rakibe iki pozisyon verdiler.
Bu dakikalarda bir değişiklik gerekliydi. Ertuğrul Sağlam da bunu fark etti. Ve İbrahim Akın’ın yerine Higuain’i aldı.
Oyunun final bölümünde daha diri bir Beşiktaş bekliyordum. Garipsedim... İlk 45 dakikadaki tempo gitti. Adımlar ağırlaştı. Ve oyundan düşmeler başladı.
Bu dakikalarda seyircinin olaya el koyması gerçekten ilginçti. Beşiktaş’ı yüreklendiren sloganlar, düşen tempoyu tekrar yükseltti. Ve 80. dakikada yakaladığı pozisyon, Beşiktaş için son şanstı. Bunu da Higuain harcadı.
Uzatma dakikalarında gelen Porto’nun golü, belki de Beşiktaş’ın umutlarına inen en gerçekçi darbeydi.
Şimdi kalemi-kağıdı alıp basit bir hesap yapalım... Bu sonuç, Şampiyonlar Ligi’nde yolun sonudur. Daha açık konuşmamı bekleyenlere derim ki...
UEFA bile artık bir hayal!
Paylaş