HAKEM Fırat Aydınus derbiyi noktalayan düdüğü çaldıktan hemen sonra, Beşiktaş’ın efsane kaptanı ve başkanı Hakkı Yeten’in bir sözü kulaklarımda çınladı...
Derbiler çocuk değil, kaşar işidir!
Derbilerin havasını koklamamışsa... Raconunu öğrenmemiş ve derbi korkusunu yüreğinden atamamışsa...
Yani, ’kaşar’ların yanında hala çocuksa, derbide işi ne?
Lunaparka değil sevgili Kalli, Fener derbisine gidiyorsun!
Gerets de,G.Saray’daki ilk sezonunda böyle bir çılgınlığa yöneldi. Savunmanın sağına Uğur’u, soluna Ferhat’ı koydu.
O dönemde ikisi de henüz çocuktu. Sakalları bile terlememişti...
Sonuç mu?
Fener 4-0 kazandı!
Bu yıkımdan sonra Uğur Kayserispor’a giderek, kafasını toparladı. Ve yine G.Saray’a döndü. Ferhat’a neler oldu?
Kaybolup gitti. Hatırlayan var mı?
Evet... Sınırları aşmadan, bilmişliğe kaçmadan sadece düşüncelerimi söyleyeceğim.
Kalli de derbilerin ruhsal alemine sırt çevirdiği için Kadıköy’de nakavt oldu!
Yıllarca derbilerin içinde yoğrulmuş, havasını solumuş Hakan Şükür’ü kenara çek. Ümit Karan gibi F.Bahçe maçlarında gol şansı en yüksek adamı kulübede beklet...
Ve bir hafta önce İstanbul BŞB maçında sinir krizine yakalanan... Atılacağı gün gibi aşikar Hasan Şaş’ı oyundan almayarak, kaderini kırmızıya kadar zorla. Göz göre göre feda et Hasan’ı. Ve gencecik Barış’lar, Serkan’lar ve de diğerleri ile derbiye çık!
Bitmedi, devamı var...
Kalli’nin Kadıköy cehenneminde, sahaya sürdüğü onbirde sadece 3 futbolcu Fener derbisi oynamış.
Diğerleri, belki de Kadıköy yakasına bile geçmemiş, Saracoğlu çimlerinde koşmamış, dolaşmamış!
G.Saray’ın yaş ortalamasına baktım. Henüz 23...
Yanlış anlaşılmasın. Bu gençler belki de geleceğin şampiyon ekibini yaratacak. Alkışlanacak, övgüler alacak.
Ama Fener derbisi kazanmak ve bir özleme son vermek istiyorsan...
Derbi kokusunu solumuş, Kadıköy’un havasına-suyuna, taşına-toprağına aşina bir kadro ile dikileceksin Fener’in karşısına.
Çoluk-çocuk ile değil!
* * *
BİR Lincoln ile Linderoth. Veya Hasan Şaş ile Ayhan Akman... Derbide oynasalardı, sonuç değişir miydi? Kesin bir yorum getirmek mümkün değil. Hele derbilerde... Ama daha sağlıklı ve derbiyi zorlayan bir G.Saray izleyeceğim konusunda, kalıbımı basarım.
Peki, F.Bahçe’de Alex oynamasaydı, farklı bir skor doğar mıydı?
Derbiyi ve F.Bahçe’nin ilk golünü gözlerinizde bir kez daha canlandırın...
Gökhan Gönül uzun bir taç atışı yaptı. Servet’in kafa ile karşıladığı top Alex’e geldi.
İşte, Alex böyle bir pozisyonda sahneye çıktı. Topu öyle bir noktaya attı ki, Semih’e sadece vurmak kaldı.
Yine hafızanızı zorlayın ve hatırlamaya çalışın...
Alex, o pası atarken, G.Saray savunmasında Servet, Song ve Volkan gibi üç eleman pür-dikkat pozisyonu izliyordu.Ama hiçbiri Alex’in pasını engelleyemedi. Sanki topu, iğne deliğinden geçirdi Alex.
Ve bir boksör gibi ileri çıkan G.Saray savunmasına kontra bir yumruk attı.İşi bitirdi.
Bu da kalite farkı!
Ve ufak bir not... Alex için hep söylenir...
Şu adam bir de koşsa!
Derbi sonrası istatistiklere baktım. Alex’i markajla görevli G.Saraylı Sabri Sarıoğlu 6 küsur kilometre koşmuş. Alex ise, 7 küsur kilometre...
Ölçümlere bakmadan kafadan sallayanlar, nasıl da yanılıyor. Değil mi?
* * *
YİNE başa dönüyorum. Derbi sonrası yorumları okurken, gözüm Beşiktaş’ın eski teknik direktörü Mircea Lucescu’nun sözlerine takıldı. Diyor ki...
G.Saray’ın genç kadrosu psikolojik olarak derbinin ağırlığını kaldıramadı ve dağıldı. Ve şöyle tamamlıyor sözlerini...
Kalli, ikinci yarıya Hakan Şükür ve Ümit Karan’ı alarak başlasaydı, sonuç farklı olabilirdi.
Kariyeri belli.Hele yaşını başını almış Kalli gibi bir teknik adam, nasıl çocukça bir iş yaptı.
Şaştım doğrusu!
* * *
VE Süper Lig’de ilk yarının bitimine sadece iki hafta kaldı. Puan cetveline bir bakın. Bir Anadolu takımı ligin tepesinden aşağıdakileri süzüyor. Tebrikler...
Milyon dolarlık takımların hepsi Sivasspor’u yakalamak için koşuyor. Soluk soluğa Sivasspor’un peşindeler. Yine de sevgili Bülent Uygun’a bir sorum var... Hocam, geçen ayın maaşlarını ödeyebilecek parayı bir araya getirebildiniz mi!