BEŞİKTAŞ’ın oyun düzeninde Mustafa Denizli’nin hücum hevesinden net çizgiler gördüm.
Sanki her Beşiktaşlı rakip kaleye kilitlenmişti. Kolayca atağa çıktılar, pozisyon yaratmakta zorlanmadılar.
Nobre ve Holosko hücum mangasının öndeki ikilisiydi. Arkadan gelenlerle rakip kalede ve her pozisyonda kalabalık bir hücum ordusu oluşturdu Beşiktaş...
Nobre’nin 34. dakikada kaçırdığı fırsat oyundaki tüm değerleri değiştirebilirdi. Ve olası bir gol, Denizli’nin hücuma yatırdığı primin ve bazı risklerin karşılığı olabilirdi.
Denizli, iki adamına ekstra sorumluluk yükledi. Delgado ve Tello...
Özgürce dolaştıkları sahada Beşiktaş’ı yönlendiren ikiliydi. Özellikle Tello’nun oyun hevesi üst düzeydeydi.
Beşiktaş’ın kısır bir skora takılmasının bazı nedenleri vardı. Özellikle son vuruşlardaki kararsızlık... Ve gol bölgelerinde fantaziye varan gereksiz oyalanmalar...
Beşiktaş, ilk yarıda sol kulvarı gerektiği gibi kullandı. İbrahim Üzülmez ve Ekrem Dağ’ın bu kanattaki çabalarına her fırsatta Tello da katıldı. Ve taşıdıkları toplar Beşiktaş’a pozisyon ortamı yarattı.
* * *
Beşiktaş’ın endişe ve korkuları sadece tek adam üzerinde yoğunlaştı. Mustafa hoca, İbrahim Toraman’la Yusuf Şimşek’i kontrole alarak Bursaspor’un oyun organizasyonunu bozmayı düşünmüştü. Planı tuttu...
Maçın skorunu bir kenara itiyorum. Beşiktaş’ın bir lig maçında ilk kez böylesine farklı bir performans ve oyun felsefesiyle bütünleştiğini gördüm.
Maçın stresi belki daha rahat oynamalarını etkiledi. Bunu da normal karşılıyorum...
Ancak, kullandıkları rekor düzeydeki kornerleri değerlendiremeyen... Ve bazı pozisyonlarda beceriksizce davranan bir takımın gereksiz hovardalığını da anlamakta zorlanıyorum.
* * *
Mustafa Denizli düşlerindeki Beşiktaş için bir süre istedi.
5-6 haftalık bir zaman dilimine yayılan bu sürenin sonunda alkışlanan bir Beşiktaş yaratacağını söyledi.
Bursa maçında bundan net kareler gördüm.
Beşiktaş, özellikle ilk 45 dakikadaki performansını oyunun daha geniş dakikalarına yayarsa, özlenen Beşiktaş’ın gelişi yakındır...