Paylaş
17. hafta sonuçlarını aldıktan sonra birden aklıma geldi. Mustafa Denizli’nin dilinden hiç düşürmediği ve kiminin merakla kiminin de tebessümle beklediği o sihirli güne sadece 9 hafta kaldı.
Denizli’nin nasıl bir hesap içinde olduğunu bilmiyorum. Yine de 26. hafta panoramasında Beşiktaş’ı zirveye veya yakınında bir yere kondurduğunu hissedebiliyorum. Hocama göre...
Rakipler kaybedecek. Beşiktaş kazanacak. Sonra ver elini zirve!
İşte bir başka merakım da burada başlıyor. Denizli, 26. hafta panoramasını çizerken, hangi takımları kendine rakip gibi algılıyor?
Acaba, yılların alışkanlığından yola çıkarak sadece G.Saray ve F.Bahçe ile boğuşacağını mı düşünüyor...
Yoksa, hesaplarında Trabzon ve Sivasspor gibi atmacaya da yer veriyor mu?
Hiç abartmadan söylüyorum, Sivasspor ve Trabzonspor’un hafta sonu performanslarını gördükten sonra gözüm korktu.
Lafım, sadece Beşiktaş’a değil. F.Bahçe ve G.Saray’a da sesleniyorum...
Bir saltanat sallanıyor!
Duymuyor musunuz ayak seslerini. Anadolu iki koldan İstanbul’a yürüyor!
* * *
VE Anadolu Süper Lig için yeni planlar yaparken, İstanbul sorunları ile uğraşıyor. Beşiktaş, kart furyasına bir çare bulamıyor.
Son 5 lig haftasında 4 futbolcusu kırmızı kartla oyun dışı kaldı. Buna bir de kupadaki Gökhan Zan’ın kırmızı kartını ekleyin...
Sadece kırmızı kartlar mı... Denizli maçında tribünlerden yükselen seslere karışan küfürlerin faturası Beşiktaş’ın başına beklenmedik işler açabilir.
Bu da Beşiktaş’ın hep kanayan yarası!
Ve kimin aklına gelirdi F.Bahçe’de Alex’in tartışılacağı. 5 sezonda iki kez gol kralı. Her sezonun asist lideri, Trabzonspor maçından sonra dillere düştü.
Aragones’in basın toplantısında söyledikleri de yangına körükle gitmek gibi bir şeydi...
Alex çıkınca, yerine giren arkadaş sayesinde topa daha çok sahip olduk!
Belki de Alex’in 5 yılda hiç duymadığı ima dolu sözcükler Aragones’ten geldi. Ancak, Aragones’e de sataşmalar vardı...
Özellikle Güiza’nın döküldüğü bir gecede Semih’i 83 dakika kulübede tutması, eleştirileri de peşinden getirdi...
Sevgili Rıdvan Dilmen’in bu konuya değiniş tarzına bayıldım...
Semih’in babası antrenör olursa, Semih ilk onbirde oynar!
Bir yorum daha gözüme çarptı. o da şahaneydi...
Semih ancak, jübilesinde ilk onbirde forma şansı bulur!
Bunlar da Aragones’e yönelik eleştiri oklarıydı.
* * *
G.SARAY’da ise, işler buz kesti. Sivas’ın karı, Ümit Karan’ın kırmızı kartı ve kaptırılan 3 puan G.Saray’ı fena hırpaladı.
G.Saray, Ümit Karan konusunda kural hatası yapıldığını ileri sürüyor. Derin bir yoruma girmek istemiyorum. Diyeceğim şu ki...
Atı alan Üsküdar’ı geçti!
Kadıköy’deki müthiş geceye gelince... Sohbetler ve söylenenler hep aynı noktada birleşiyordu. Yüksek tempo, sonsuz bir coşku ve kalite...
Benim düşüncelerim de aynı doğrultudaydı. Hatta, biraz daha abartacağım...
Golsüz biten hiçbir maçtan bu kadar keyif almadım. Ve bu denli heyecan duymadım.
Bana göre, iki adam maçın sonucunu etkiledi. Biri Gökhan Ünal, diğeri kaleci Volkan Demirel.
Gökhan golleri kaçırdıkca, sevgili dostum ve Trabzonspor’un eski ünlü futbolcularından İskender Günen’in bir sohbette yaptığı espri aklıma geldi. Demişti ki...
Korkut abi, Gökhan ile Umut’u size verelim, Bobo’yu Trabzonspor’a verin!
Her neyse, belki de bu maçın tadı ile uzun süre idare edeceğiz. Her hafta benzeri ve kaliteli bir oyun izleme lüksünü henüz bulamadık.
Yine de benim aklım 26. haftada. Merakla bekliyorum...
Süper Lig’in coğrafyasında ne değişecek!
Paylaş