TRİBÜNLER, Liverpool maçını hatırlatıyordu. Coşku ve heyecan azgın bir dalga gibi tribünden sahaya dökülüyordu.
Marsilya, bu tufadan çıkmak için oyunu ağırdan aldı. Hiç sıkılmadan uzun geri pasları yaparak kaleci ile oynadılar. Dakikalardan çalmayı denediler...
Kurnazlar, Beşiktaş’ın kaptıracağı topları da kollayarak kolay bir gol aradılar.
Niyetleri, böylesine pasif ve temposuz oyuna Beşiktaş’ı da çekmekti. Ve yanıldılar...
Bir frikik atışında Ricardinho’nun ayağından çıkacak topu beklerken, Tello’nun müthiş vuruşu ile sarsıldılar. Bu gol, dengeleri alt üst etti. Ve Beşiktaş, skoru korumak gibi bir hataya düştü.
Roller değişti. Beşiktaş, işi ağırdan almaya başlayınca Marsilya egemenliği tüm sahaya yayıldı.
Bu bir çılgınlıktı. Saavunmaya yaslanmak ve oyunu yarı alanında kabullenmek Beşiktaş’a acı bir fatura çıkarabilirdi... Yine de çabuk sıyrıldı... Ve Delgado’nun sol kulvara geçmesiyle bir hücum ve pozisyon patlaması gerçekleştirdi Beşiktaş...
Delgado’ya, İbrahim Üzülmez deparları, Tello da akıl dolu paslarıyla katılınca, ilk yarının son 15 dakikasında Beşiktaş tartışılmaz bir baskı kurdu rakip kalede.
* * *
İkinci yarı adeta bir kabusu andırıyordu. Dakikaları tek tek saydım... İlk 20 dakika eli-ayağı tutmayan bir takım gibiydi Beşiktaş. Bir Marsilya fırtınası esiyordu. Böyle bir sarsıntıda Ricardinho’nun çıkıp Beşiktaş’ı sahiplenmesi gerekirdi.
Ne gezer... Hiç görünmedi ve kaçak oynadı.Oyunun yükünü kaldıracak gücü yoktu Paşa’nın!
Ve orta saha oyundan düştü, top Fransızlar’ın ayağında oyuncağa döndü.
Golün geleceği belliydi. Marsilya’nın yüksek oyun temposu, Beşiktaş’ın tüm hatlarını dağıtmıştı. Sanki, ayakta sallanan bir boksördü Beşiktaş.
Taiwo’nun attığı golün sesi her ne kadar tribünlere kadar gelse de, Rüştü gibi bir kalecinin bu sert şuta daha farklı bir refleks göstermesi gerekirdi. Açıkçası yediği gol Rüştü’ye hiç yakışmadı!
* * *
Bir ara Beşiktaş’ın kaybedeceğini düşünmeye başladım. Sadece ben değil, tribünlerin kısılan sesi ve kaybolan coşkusu da sanki kötü bir geleceğin habercisiydi. Hep birlikte yanıldık.
Hiç durmadan çırpınan, bir golün peşine düşen ve yalnızlığına hiç aldırmadan oyuna asılan Bobo’yu unutmuştuk. Ve unuttuğumuz Bobo, tüm umutların tükendiği bir anda ortaya çıktı. Beşiktaş’ın kaderini değiştirdi...
Attığı golün değerini düşünüyorum da, Bobo’ya sevgim bir kat daha artıyor. Eğer Beşiktaş, bir üst tura çıkarsa, herhalde tribünlerin de Bobo sevgisi bir çılgınlığa dönüşecek.