60’lık sergen

Oynadığı oyunun tadı damaklarıma yapışıp kaldı. Herkes gibi onun kişiliğinde unutamayacağım bir hafta sonu keyfi yaşadım. G.Saray-Diyarbakır maçını izlerken gözlerimi ekrandan ayıramıyordum.

Sol ayağından çıkan her pas, mutlaka birilerini mutlu kılıyordu.

Örneğin, 10 haftadır golü unutan Ümit Karan, önüne ikram edilen topları Diyarbakır kalesine yuvarlarken, teşekkürlerini sunmak için çılgınlar gibiSergen'e koşuyordu.

G.Saray'ın dördüncü golünde, Arif'in koşu yoluna bıraktığı topa ayağının dışı ile verdiği falso, futbol denilen bu oyunun seyir zevkine binbir renk katıyordu.

Maçtan sonra herkes gibi Lucescu da izlediği Sergen'in büyüsünden kendini kurtaramıyordu. Yılların kurt hocası belki de ilk kez bir oyuncusunu maçın üstüne çıkartıyor, hayranlığını gizlemeden kelimelere döküyordu...

‘‘Liverpool'un Owen'i, Roma'nın Totti'si, Barcelona'nın Rivaldo'su varsa, benim de Sergen'im var. Avrupa'da oynasa, Altın Top ödülünü mutlaka alırdı.’’

Ve Lucescu konuşmasını yine daha önce söylediği sözlerle bitiriyordu...

‘‘Oynayabileceği oyunun yüzde 60'ını oynadı.’’

Şımarık çocuk ne yapsa, ağzı ile kuş tutsa, yakasını yüzde 60'lardan kurtaramıyordu. Sadece Lucescu değil, başka hocalar da aynı yüzdenin üstüne çıkmıyordu.

Meraklandım, bunu bir de Sergen'e sormak istedim. Yüzde 60'a bir açıklık getirmeliydi. Servis arkadaşım İsmail Er açıp telefonu sormuş...

- Nedir bu yüzde 60?

İşte Sergen'in yanıtı...

‘‘Beyin olarak tam kapasite ile oynuyorum. Ancak fizik olarak beni rahatsız kılan sorunlarım var. Sol ayak bileğimdeki ağrılardan rahatsızım. Devre arasında ameliyetı düşünüyorum. Ligin ikinci yarısında daha iyi olacağım.’’

Şimdiden ikinci yarıda seyredeceğim Sergen'i iple çekiyorum. Ve sabırsızlanıyorum. Ancak bir korkumu da gizleyemiyorum.

Ayağını düzelttikten sonra, ya şimdilerde tam kapasite ile çalıştığı kafasını bozarsa. Ya, o havai beynini gecenin karanlıklarına gömer, futbolu unutursa...

Yine de bekleyeceğim. Beyni ile ayaklarının kucaklaştığı günü sabırla bekleyeceğim.

KORİDOR DEDİKODULARI

G.Saray-Diyarbakır maçının devre arasında Sergen, hakem Kuddusi Müftüoğlu'nun yanına yaklaşır ve başlar konuşmaya...

‘‘Hocam, 5-0 olması gereken oyun hala 2-0... Yan hakem her atağımıza bayrak kaldırıyor.’’

Ve ikinci yarıda Sergen'in attığı G.Saray'ın üçüncü golünde net ofsayta ne kalkan bir bayrak, ne de çalan bir düdük vardı.

Buna ne buyrulur sevgili Sergen!

Antalya-Beşiktaş maçında hakem Ünsal Çimen ile takışan Christoph Daum, yine hakemin dayatması ile maçı tribünden izlemeye zorlandı.

Maçtan sonra Daum, gazetecilerin sorularını yanıtlar...

- Hocam, tribünden Beşiktaş'ı yönetmek nasıl bir şey?

‘‘Daha güzel. Yukarıdan izlediğim için oyunu daha iyi gördüm.’’

Gerçekten de Daum, tribüne çıktıktan sonra oyunu ve oynayanları daha iyi görmüştü. Alman hoca, dökülen Baya'yı oyundan aldı, Ümit'i orta sahaya gönderdi. Ve 1-1'lik skor bir anda değişirken, Beşiktaş da 4-1 gibi beklemediği sonuca ulaştı.

Ne demişler... Her şakada bir gerçek payı vardır!

REKORA DOĞRU

FENERBAHÇE geçtiğimiz sezon 17. haftada müthiş bir seri yakalamış ve 8 maç ardı ardına kazanmıştı. Bu sezon da bu seriyi yakalamak üzere... Denizlispor galibiyeti ile başlayan seride F.Bahçe üst üste 6 maç kazandı. Bu galibiyetlerden üçünün deplasmanda alınması, F.Bahçe'nin yakaladığı serinin önemini bir kat daha artırıyor.

F.Bahçe'nin bu rekoru egale etmesi için iki maçı daha kazanması gerekiyor. Biri deplasmandaki Göztepe, diğeri de Kadıköy'deki Beşiktaş maçı...

Bu arada kaleci Rüştü F.Bahçe'de belki de hiçbir kalecinin kıramayacağı bir rekora koşuyor. 4 hafta sonra F.Bahçe'de 200'üncü lig maçına çıkacak.

200 maç bir yana, bu maçların kaçında kötü oynadı. Saysam, bir elin beş parmağını geçmez. Ya kaç maçı 4 yıldızlık oynadı.

Onu da saymanın gereğiği yok. Kalede duruşu bile 4 yıldızlık!
Yazarın Tüm Yazıları