ERBİ sonrası ilk idmanda Ertuğrul Sağlam futbolcularını topladı, kötü oyunu ve yenilginin nedenlerini sordu. Hemen hemen tümü bir şarkı söyler gibi aynı anda haykırdılar...
Hakem hataları!
Sağlam, biraz durdu ve sonra yine futbolcularına sordu...
Hakemin yenilgide payı büyük. Peki, sizler iyi oynadık diyebilir misiniz?
Futbolcularda çıt yok!
Sevgili Sağlam, böyle bir soruyu gündeme getirirken, benim aklıma bir başka soru takıldı. Biri çıkıp da sorsa...
Peki hocam, bu takım hangi maçta iyi oynadı?
Veya bir başkası çıkıp da şöyle sataşsa...
Sevgili hocam, Beşiktaş’ı bir daha böyle kötü oynarken görmeyeceksiniz dediğiniz günden bu yana kaç hafta geçti. Hani, özlenen Beşiktaş?
Nasıl bir yanıt verebilirdi sevgili Sağlam. Hemen fikstüre ve Beşiktaş’ın oynadığı maçlara bir bakalım...
Tek farkla kazandığı Konya maçı. Son dakikada Hakan’ın kurtardığı pozisyonu her fırsatta hatırlıyorum. 1-0’ı güç-bela korudu Beşiktaş.
Kasımpaşa maçına 1-0 yenik başladı.Galibiyet golünü bitime 5 dakika kala attı.
G.Antep deplasmanında galibiyet golü 90+4’te geldi. Gol, Batuhan’ın bir harikasıydı. Futbol kötüydü.
İnönü’de Kayserispor maçı golsüz bitti. Hafızanızı biraz zorlayın ve Kayserispor’un kaçırdığı pozisyonları bir hatırlayın.
Başkent’teki golsüz Ankaraspor beraberliği. Ama Beşiktaş’ın sığınacağı bir liman var. Nobre’nin sayılmayan net golü. Ya, berbat futbol!
Daha sonra İnönü’deki 3-2’lik Denizli galibiyeti. Anasından emdiği süt burnundan geldi Beşiktaş’ın. 2-0’lık yenilgiden 3-2’lik mucize skora... Burada futbolcuları mı kutlayayım, yoksa 90 dakika ciğerini yırtan ve Beşiktaş’ı yüreklendiren taraftarı mı?
Ve G.Saray derbisi. Kötü hakemler. Kötü skor. Ve çok kötü futbol! Hepsi tekmili birden. Film gibi...
RAKAMLARIN dökümü hiç de iç açıcı değil. Beşiktaş tam 120 haftadır liderlik koltuğuna oturamamış. Şöyle bir ağız tadı ile...
Lider benim diyerek kükreyememiş! Lucescu’dan sonra sırası ile Del Bosque, Rıza Çalımbay, Tigana gibi şöhretli isimler gelmiş Beşiktaş’a. Ama hiçbiri özlenen Beşiktaş’ı taraftara sunamamış.
Şimdi sırada Ertuğrul Sağlam var. Ve tartışılıyor sevgili hocam.
Kimi, "Sahip çıkın ve zaman tanıyın" diyor.
Kimi "Erken geldi.Beşiktaş için çok genç" diyor.
Kimi de "Bu kadronun çapı bu kadar" diyor.
Kadronun çapı mı bu kadar. İşte bu tartışılabilir... Ve hemen tartışalım...
Beşiktaş’ın yabancıları arasında bir Alex veya bir Lincoln gibi lider var mı?
Sakın Ricardinho demeyin...
Alex, Süper Lig’in gol kralı. Süper Lig’in en çok asist yapan oyuncularından.
Lincoln oynadı mı, neler yapıyor görüyoruz.
Ricardinho’nun kaç golü ve asisti var? Vallahi abartmıyorum, doğru dürüst akıllarda kalan şutu bile yok! Üstelik deplasman maçlarında öylesine etkisiz ki... Adeta toptan kaçıyor.
Hepimiz yazıyoruz. Delgado oynasaydı... Ne fark ederdi oynasaydı. Peki, Delgado’nun 90 dakika Beşiktaş’ı yönetecek, sırtlayacak gücü-dermanı var mı?
Diatta veya Higuain?
Arjantinli, Beşiktaş’ın aradığı santrfor mu?
Diatta, Beşiktaş savunmasına hayat verecek aranan kan mı?
Bobo ile Nobre, Beşiktaş’ın hücum hevesini ateşleyecek uyumlu bir ikili mi?
Beşiktaş’ın ligde sadece 8 golü var. Üçü Tello’dan.
* * *
CİSSE biraz oynasa, bir-iki top kapsa, göklere çıkartıyoruz. Onda, bir takımın liderliğini veya sorumluluğunu sırtlayacak özellikler var mı?
Bana göre, bir sistemin içinde sadece iyi bir görev adamı. Sadece görev adamı...
Yerli futbolculara girmek istemiyorum. Onların analizini Beşiktaş’a gönül verenlere bırakıyorum. Ve soruyorum...
Bu kadro özlenen Beşiktaş’ı yaratacak çapta mı?
Ve hemen bir paragraf açarak hatırlatıyorum... Bu kadro bir eksik-bir fazla Ertuğrul Sağlam’ın istekleri doğrultusunda oluşturuldu. Doğru değil mi...
Öyleyse Ertuğrul Sağlam, alınan ve alınacak sonuçlardan ilk sorumlu kişidir.
Sonra futbolcular. Her bir futbolcu elindeki-eteğindeki her şeyi sahaya dökecek .Neydi o derbideki isteksizlik. Beraberlik golünün sevinci bile bir saman alevi gibiydi. Bir derbinin coşkusu var mıydı? Golü atan Tello’ya kaç kişi koştu...
Başka başka... Alınan ve alınacak sonuçlardan başka kim veya kimler sorumlu? Dilimin ucuna kadar geliyor. Ama Porto maçı öncesi moral bozmak istemiyorum. Porto maçından sonra onu da yazarım.