Paylaş
Peki, nedir bu “okur terörü”? Gerçekten böyle bir kavram var mı?
Aslında bu işin bir sözlük tanımı yok. Ancak tipik özelliklerinden yola çıkarsak “okur terörünün” bir tanımını oluşturabiliriz.
“Yazılan bir köşe yazısına veya yapılan bir habere, karşı tez oluşturamayan, kendi doğrularını küfür ve hakaretle savunmaya çalışan, olaylara bakış çerçevesi at gözlüğü olan okuyucuların ortaya çıkardığı olaylar dizisine “okur terörü” diyebiliriz.”
Sosyal medyanın gözdelerinden Twitter ile birlikte bu kavram patlama noktasına gelmiş durumda. İnsanlar, sevdiği veya sevmediği, okuduğu veya okumadığı ne kadar yazar/muhabir/haberci varsa onların haberlerine veya fikirlerine eleştiri getirmek yerine küfür ve hakaret etmeyi görev edindi.
Avrupa’nın herhangi bir gazetesinde yer alan haberin çevirisini yapıp verdiğimizde bile, sanki bu iddiayı bizler ortaya atmışız gibi, “Fener medyası, Galatasaray medyası, Beşiktaş medyası” gibi etiketlerle başlayan devamı hepimizin yüce annelerine kadar giden cümlelerle dolu mesajlar almak işte bu zihniyetin en büyük tohumları…
Kimse kimseyi sevmek zorunda değil, okumak ya da takip etmek zorunda da değil, onun penceresinden bakmak zorunda hiç değil…
Bırakın herkes istediğini yazsın, istediğini okusun. Kim ne yaparsa yapsın birileri memnun olurken birileri memnun olmayacaktır. Bizi biz yapan, her çeşit rengi, her çeşit fikri içimizde barındırmamızdır.
Okumaya, yazmaya ve farklı fikirlere ihtiyacımız var, bize göre doğru bize göre yanlış…
Mühim olan da bu değil mi?
Paylaş