Irkçılık yeniden doğuyor

Son dönemde yeşil sahalarda yaşanan ırkçılık olayları, ülkemizde şike skandalının yarattığı etki gibi futboldan daha çok konuşulan bir unsur haline geldi.

Haberin Devamı

Futbol sahalarındaki ırkçılığın tarihine baktığımızda, 1970 ve 80’lerde üst düzeye çıktığını görüyoruz. Özellikle Britanya’da yaşanan ırkçılık kendisini o kadar hissettirmiştir ki İngiltere, 1950 yılına kadar Dünya Kupasına katılamamıştır.

FİFA’nın da İngilizlerin desteği olmadan kurulduğunu da göz önüne alırsak, Ada futbolundaki ırkçılığın yeniden dirilmesine çok şaşırmamak gerekir.
Yıllardır futbolun beşiği olarak bildiğimiz, maçlarını izlemek için ekranlara kilitlendiğimiz İngiltere’de başlayan bu ırkçılık olayları, “1982 Dünya Kupası” finallerine kadar taşınmış ve finallerde Nazi selamları, ırkçı tezahüratlara rastlanmıştır. İngilizler bununla da yetinmeyip gittikleri her ülkeye ırkçılığı taşımayı başarmışlardır. Heysel Faciası olarak bilinen ve futbol tarihine kara bir leke olarak sürülen olayda ırkçı saldırıların bir sonucu olarak gerçekleşmiştir.

İngilizler, temelini Thatcher’ın attığı futbol şiddetine karşı açılan savaşı, uyguladıkları katı cezalarla kazanmayı başarmışlardı.

Avrupa futbolunun ırkçılığa karşı bir araya gelmesi için kurulan FARE (Avrupa Irkçılık Karşıtı Futbol Örgütü)’nin ırkçılıkla mücadele için 2001 yılında başlattığı kampanyayla, İngiltere’de yer alan ve birliğe bağlı olan kulüplerin % 96’sı taraftarını ırkçılığa karşı destek vermeye çağırdı.

Ancak son 10 yılda gelinen noktada ırkçılık ve holiganizmin yeniden doğmaya başladığı yönündeki endişeler giderek artıyor,hem de tüm Avrupa’da!..

Almanya’da futbol karşılaşmaları sırasında savaş bayrakları açılmakta, yabancı düşmanı ve ırkçı sloganlar atılmakta ve şarkılar söylenmektedir.
Türkler için yapılan Jingle Bells melodili bir şarkıda ise şöyle denilmektedir:

“Ankara, İstanbul, Galatasaray,
Döner, kebap hiç (b..) fark etmez
Türkiye’ye geri dönün”

Stadyumlarda ırkçı iletilerin yazılı olduğu Tişört ya da Sweat-shirts giyen gençlerin sayısı her geçen gün artmaktadır. Bu tişörtlerde, sayı oyunlarından yararlanılarak, ırkçı eğilimler yansıtılmaktadır.
Örneğin, Alman alfabesine göre, 18 sayısının 1 rakamı, ilk harf olan A’yı, 8 rakamı ise, sekizinci harf olan H’yi temsil etmekte ve AH= Adolf Hitler olarak okunmaktadır. Ya da sekizinci harf olan H, 88 sayısı ile HH= Heil Hitler (Yaşasın Hitler) anlamına gelmektedir.

İngiltere Başbakanı David Cameron, futbolda son dönemde sıkça gündeme gelen ırkçılık tartışmalarını ele almak üzere “Futbolda Irkçılık” zirvesini toplamak için harekete geçti.

John Terry-Anton Ferdinand ve Luis Suarez –Patrice Evra olaylarıyla Ada gündeminde “ırkçılığın” yeniden ortaya çıkmasından rahatsız olan Cameron, yaşananları kaygı verici olarak tanımlarken ''Benim mesajım çok net. İngiltere'de ırkçılığa hoşgörü göstermeyeceğiz'' ifadelerini kullandı.

Peki, ırkçı söylemler ve saldırılar sadece Avrupa futbolunda mı? Bizim ülkemizde yaşanmadı mı?
Elbette, Türk futbolu da zaman zaman bu tip ırkçı söylemlere maruz kaldı. Dönemin Trabzonspor başkanı Mehmet Ali Yılmaz’ın Kevin Campbell’a dair;

“bizim yamyamı gol makinesi diye aldık çamaşır makinesi çıktı”

şeklindeki hakaret içeren değerlendirmesi“ırkçı söylemlerin” en unutulmazları arasındaki yerini aldı.

Ne gariptir ki, dünyada insanların müzikten sonra ortak konuşabildiği tek dil olan futbolu da ırkçı söylemler ve saldırılarla gölgelemeye çalışmaları bir ritüel haline geldi. Önce taraftarlar, ardından futbolcular birbirlerine “renk, dil, din” ayrımı yapmaya başladılar.

Eskiye dönüş her zaman modanın ilham kaynakları arasında yer almıştır ancak bu moda tüm dünyanın üzerinde görmek istemeyeceği etiket olacaktır.


 

Yazarın Tüm Yazıları