Paylaş
Hollanda'nın sahil kasabası Katwijk'ten çıkan Kuyt, futbol sahalarının "azımsanan" isimlerinden biriydi. Katwijk ile Quick Boys maçları çocukluk yıllarının en büyük futbol heyecanıydı. Tıpkı Liverpool ile Everton'a karşı forma giydiği dönemlerde yaşadığı heyecan gibi...
Cumartesi günleri sahaya çıkar, pazarları ise kendini tamamen tanrıya adardı. Bölgesinde Kuyt soyadını taşıyan insanlar çoğunluktaydı. Ancak yaşıtları süt ve balıkla o kadar çok beslenmişlerdi ki Dirk, “altın sarısı saçları, sıska vücuduyla” hemen fark edilirdi.
Quick Boys gibi kötü bir takımdan kimsenin profesyonel sözleşmeye imza atamadığı bir dönemde, Utrecht’e transfer olan Dirk Kuyt kısa sürede takımın vazgeçilmezleri arasındaki yerini aldı. Küçük kasabasını terk etmiş ve sudan çıkmış balığa dönen Kuyt için bu transfer yeni bir kıtayı keşfetmekten farksızdı.
Utrecht'e yeni yeni adım attığı günlerde; "burada adamlar sevgilileriyle birlikte yaşıyor. Hatta çocuk sahibi olduktan sonra evleniyor" sözleriyle şaşkınlığını gizleyemiyordu.
Sürekli çalışan, boş zamanlarını bile yaşam koçu ve fizyoterapisti ile geçiren Hollandalı, yaşadığı düzenli hayat sonucunda 5 yıl boyunca hiç sakatlanmadı. Kuyt, büyük bir yıldız değildi ancak taraflı tarafsız herkes tarafından takdir edilen bir istikrar abidesiydi.
"Van Persie gibi mükemmel bir tekniğe sahip değilim. Ancak bu zamana kadar Hollanda futbolundan öğrendiğim en büyük yetenek mantalite" ifadeleri Kuyt’ın yıllarca yeşil sahalarda var olmasının en büyük sırrıydı.
Van Gogh’un, mutluluğu, başarmanın keyfinden, yaratıcı çabanın heyecanından türetmesi gibi kendi yeteneklerini ve sınırlarını bilerek yeşil sahalara Kuyt altın harflerle yazdırdı.
Hollanda’nın rüzgârgüllerinden, Anfield Road yollarına savrulan, İspanyol teknik adam Benitez'den, KOP tribünlerine kadar herkesin gönlünü fetheden bu savaşçı için kariyerinin son durağında geldiği İstanbul, yeni bir meydan okuyuş, Katwijk kumlarında karşı koyduğu çocuklara bir saygı duruşu anlamına geliyordu.
Paylaş