Paylaş
Sporun dışında dünya çapındaki sosyal sorumluluk projeleri ve Unicef ile olan ilişki de kulübün en temel özelliklerinden biri olarak biliniyordu. Ancak Barcelona’nın son dönemde içinde bulunduğu kriz söylentileri de beraberinde getirdi.
Tata Martino’nun oyuncuları yönetemediğinin iddia edilmesi, Unicef’in yerini Katar sermayesinin alması, Messi’nin vergi kaçırması nedeniyle yargılanması, Neymar transferindeki usulsüzlükler nedeniyle Başkan Sandro Rosell’in istifa etmesi ve son olarak Messi’nin yeni bir sözleşme ile kulüpten bir servet istemesi kurumsal kimliğiyle örnek gösterilen Barcelona’nın çöküşe geçtiği yönündeki yorumları da güçlendirdi.
Peki, Barcelona efsanesi gerçekten sona mı eriyor? Sportif ve sosyal anlamda mükemmelliğe doğru ilerleyen Barcelona’da neler değişti? Guardiola’nın ayrıldıktan sonra “lütfen Barcelonalı yöneticiler benden uzak dursun” demesinin nedenlerinden biri de kulüp içinde yaşanan olumsuzlukları önceden görmesi miydi?
Gelin hep beraber inceleyelim
1- Guardiola çöküşü gördü: Rijkaard’ın takıma kattığı düzeni kusursuz bir sisteme dönüştüren Guardiola ile Barcelona dünya üzerindeki tüm kupaları topladı. Messi, Iniesta, Xavi ve Valdes gibi futbolcular kariyerlerinin en iyi döneminde ulaşabileceği tüm başarıları elde etti. Bu noktada Guardiola’nın yaptığı tespitler ve düşüşü fark etmesi üzerine “ben sadece gidiyorum” demeyi tercih etmesinin ardında yaşadığı sıkıntılar gizliydi. Herkesin atladığı ancak Guardiola’nın “kimseye kırgın değilim” derken söylediği sözün altında büyük anlamlar yatıyordu.
2- Vilanova’dan itiraf: Guardiola’nın gidişinin hemen ardından yerine gelen yardımcısı Tito Vilanova, orta sahaya bir oyuncu istedi. Bunun için yönetime Thiago Silva’nın adını veren Vilanova’ya ilk red cevabı Zubizarreta’dan geldi. Bir oyuncuya 40 milyon Euro vermekten kaçan Barcelona, 20 milyon Euro gibi bir rakam karşılığında Song’u aldı. Vilanova, bu transferle kulübün 2 yıl kaybettiğini iddia etti. Elbette Vilanova’nın kanser tedavisi görmesi takımın antrenörsüz olarak üç ay geçirmesine neden oldu. Barça bu dönemde Kral Kupası ve Şampiyonlar Ligi’ni kaybetti.
3- Unicef’in yeri Dolar aldı: Barcelona’nın yıllarca takdir edildiği noktalardan biri de sponsor almaksızın Unicef ile formalarda yaptığı işbirliği oldu. Ancak bu dönem Rosell ile birlikte sona erdi. Katar sermayesiyle anlaşan Rosell, Unicef’i formaların arkasına aldırırken, Katar’a verdiği değer ise yıllık 35 milyon dolar oldu. Bu karar Barcelona’nın değerlerine ters düştüğünden kulübe yakın çevrelerce de olumlu bulunmadı.
4- Valdes’in ayrılık kararı: Tito’nun yokluğunda Barcelona takım sisteminden adeta koptu. Takımın kişisel düzeydeki kaliteli futbolu büyük darbe aldı. Soyunma odasında artan sıkıntılar oyuncuların yönetimi kendi ellerine almasıyla devam etti. Bu dönemde Valdes’in ayrılacağını açıklaması da takıma büyük darbe vurdu. Bu kararın ardından Barcelona’da aslında her şeyin çiçek bahçesi kıvamında olmadığı da ortaya çıktı. Valdes’in, Başkan Rosell ve Zubizarreta ile yaşadığı kötü ilişki gözler önüne serildi.
5- Bayern darbesi: Şampiyonlar Ligi’nde Milan ve PSG’ye karşı trajediden son anda kurtulan Barcelona en büyük darbeyi Bayern Münih’ten yedi. Yarı finalde Bayern’den her iki maçta toplam 7 gol yiyen ve hiçbir varlık gösteremeyen Barcelona, o maçtan sonra büyük bir düşüş yaşadı. Ancak 100 puanlı şampiyonlukla her şeyin üstüne sünger çekilirken, transfere ve değişime ihtiyacı olan takıma Neymar ve Tata Martino isimleri getirildi.
6- Messi ve vergi suçu: Lionel Messi’nin 4 milyon Euro’nun üzerinde bir rakamla vergi dolandırıcılığı suçlamasıyla yargılanması yıldız futbolcunun imajına büyük darbe vurdu. Oyuncunun danışmanları bu darbeyi durdurmak için büyük çaba sarf etti. Olayların büyümesini engellemek için suçu kabul ederek vergi dairesine 10 milyon Euro gibi bir rakam ödendi.
7-Tata tercihi: Tito Vilanova’nın hastalığının nüks etmesiyle birlikte antrenörün zorunlu olarak istifa etmesi sonrasında acele alınan bir kararla kimsenin tanımadığı Tata Martino göreve getirildi. Avrupa futboluna yakın olmayan Tata, Barcelona misyonunu daha ileri taşımak için görevlendirildi. Ancak kısa sürede oyunculara hükmedemediği ve oyuncularla arasının iyi olmadığı yönünde spekülasyonlar artmaya başladı.
8-Thiago’nun kaybı: Barcelona için Xavi’nin ardından gelecek tek isim Thiago olarak gösteriliyordu. Hatta genç futbolcu için yapılan sözleşmede serbest kalma bedeli 90 milyon Euro olarak belirlenmişti ancak Guardiola’nın gidişiyle birlikte Thiago’nun da Bayern’in yolunu tutması Barcelona orta sahasındaki eksikliğe büyük darbe vurdu. Xavi’nin giderek düşen performansına Thiago’nun Almanya’da gösterdiği mükemmel performans da eklenince tribünler yavaş yavaş takıma küsmeye başladı.
9-Neymar davası: Barcelona’yı son dönemde etkileyen krizlerden biri de Neymar davası oldu. Brezilyalı yıldızın transferinde usulsüzlük yapıldığı yönündeki iddialar ve açılan soruşturma sonrası başkan Rosell’in zimmetine 40 milyon Euro geçirmekle suçlanması üzerine istifa etmesi dengeleri oldukça değiştirdi. Transferin rakamlarının ortaya çıkmasıyla Neymar’ın 57 milyon Euro değil 111,7 milyon Euro gibi bir ücrete mal olması da Barcelona’nın şeffaflık ilkesine darbe vurdu. Yeni başkan Bartemou’nunda transferden doğan 13 milyon Euro’luk vergi borcunu ödemesi ise son nokta oldu.
10- Messi, Neymar, Iniesta ve Xavi: Messi’nin yaşadığı sakatlık sonrası iki ay boyunca ülkesi Arjantin’de çalışmalarını sürdürmesi Barcelona’ya büyük bir eksiklik getirdi. Oyuncunun dönüşü ise beklentileri havada bıraktı. Messi eski havasında olmadığı gibi o istekli görüntüsünden de eser yoktu. Büyük beklentilerle transfer edilen Neymar da milli takımdaki golcü kimliğini bir türlü Barcelona’ya yansıtamadı. Oyuncunun bu görüntüsü “aklı 2014 Dünya Kupası’nda” söylentilerinin hızla yayılmasına neden oldu. Iniesta için Tata Martino değişikliği büyük bir yıkım oldu. Onun gelişiyle birlikte pek çok maçta bankta oturan Iniesta, eski ritmini bir türlü yakalayamadı. Takımın kaptanı Xavi de yaşı ilerledikçe eski kimliğinden uzaklaştı. Tata’nın futbol anlayışıyla birlikte Xavi de eski efektifliğini arar hale geldi.
Paylaş