Aykut Kocaman, konuşması, duruşu ve Fenerbahçe’ye kattıklarıyla kimsenin kolay kolay çözemediği ilginç bir teknik adam portresi…
Bu yazıyı yazmamın sebebi ise dün akşam yaşadıklarım.
Fenerbahçe muhabiri sevgili Ahmet Ercanlar ile birlikte servise binmek için gazeteden ayrıldık. Tabii gündem yine Fenerbahçe ve Aykut Kocaman… Servise bindiğimiz anda arkadaşımız Oğuzhan iyi bir Fenerbahçeli olmasına rağmen, Aykut Kocaman’ın yönetim şekline duyduğu kızgınlığı her zaman ki gibi Ahmet’e yol boyunca sataşarak değerlendirmek niyetindeydi. İlk cümlesi, “Ahmet ne olacak bu Fener’in hali” oldu.
Ahmet, “Mali işlerde çalıştığın belli faturayı yine bana kestin” diyerek usta bir manevrayla olayı kapatmaya çalıştı ancak Oğuzhan’ın sorusuyla birlikte servis erkeğinden kadınına Fenerbahçe ile yankılanmaya başladı. Aykut Kocaman’ın sistemini ve ideallerine oldukça inanan Ahmet, tezleriyle karşıt görüşleri bastırmak için çabalasa da yalnızdı. Sağlı sollu sorular karşısında iyice bunalmıştı. Tam Ahmet’in nakavt olacağını düşündüğüm sırada Oğuzhan öyle bir şey söyledi ki konuşmalar bambaşka bir boyuta ulaştı;
“Çocukluk yılları”…
Evet, sohbetin başından beri Aykut Kocaman’ı yerden yere vuran Oğuzhan, “çocukluk kahramanımdı, nefret sebebim oldu” dediğinde servisteki çalışma arkadaşlarımızın hepsi olay mahalini terk edip koltuklarını geriye yasladı ve derinlerde bıraktığı çocukluk yıllarına bir kapı açtı.
Tonton Adile Naşit’in masallarıyla uykuya dalan bir nesilden, genç Kızılderili Yakari’nin maceralarını izleyen bir kuşağa kadar herkes bilinçaltında yer etmiş anıları canlandırıyordu. Unutulmaz samuray Shogun, herkesi gözyaşları içinde bırakan Küçük Ev bu uzun sohbetin misafiri oldu. Elbette birçoğumuzun yaşı o dönemleri görmeye yetmediğinden anlatımlar giderek “evveliyatın yetmez” muhabbetine dönüyor, olay “sen daha vitamindin” ifadelerine kadar gidiyordu.
Herkes çocukluk yıllarına o kadar hızlı dönmüştü ki beklemediğim insanlardan bile farklı isimler çıkıyor, konuşmaktan imtina eden birkaç kişi ise ellerinde telefon, o dönemlere ait programları araştırıyordu. Hiç konuşmadan onları izliyor ara ara ufak cevaplarla hararetli sohbetin nereye varacağını görmek istiyordum.
Yaklaşık 25 dakikalık sohbet sonunda; “bu kadar konuşmadan çıkarmamız gereken sonuç ne” dediğimde ise tek bir cevap vardı; “Aykut Kocaman’ı kimse anlayamaz”… Evet, konumuz Aykut Kocaman’dı ama 15 kişiye o kadar farklı bir beyin fırtınası yaşattı ki, Fenerbahçe taraftarının yaşadığı gerçek işte bu demekten kendimi alamadım…