Paylaş
Sezon başından beri Beşiktaş’ta arşa vuran sakatlıkların nedenini sorup duruyoruz. Çoklukla soru işaretlerini doktorun üzerinde sallandırdık. Yer yer Ümraniye zemininden bazen de Bilic’in idman tekniklerinden şüphe ettik. Meğer sakatlıkların ana nedeni diskolarmış!
Webo ve Emenike, derbiden sonra soluğu pekala barda alabilir. Zira hedeflerine ulaştıkları için onların bu kadarcık disiplinsizliği mazur görülebilir. Fakat, stadını yapmak için binbir dereden su getiren, tribün gelirinden yoksun bir sezon geçiren; uzatmayalım, meteliğe kurşun sıkan Beşiktaş için hazine değerindeki Şampiyonlar Ligi hedefi garantilenmemişken Töre ve arkadaşlarının derbide oyundan çıkar çıkmaz bara koşmaları kabul edilir bir hal değildir. Bırakın profesyonelliği, amatörlüğe de uymaz!. İzinli olmadıkları gibi, ertesi sabah rejenerasyon idmanları da var. Rejenerasyon idmanı belki de haftanın en önemli idmanıdır çünkü yüklenmiş vücudun rahatlaması ve yeni haftaya hazır hale getirilmesi lazım. İlim irfan, maçtan sonra gidip evinde uyumayan topçunun kasının da lifinin de sık sık kopacağını söyler. İşte Beşiktaş’ta bu sezon sık sık gördüğümüz 1., 2. ve 3. derece yırtıkların sebebi budur...
‘ÖLÜ OZANLAR KULÜBÜ’NÜN ÇÖKÜŞÜ!
Slaven Bilic, oyuncularını sorumluluklarının bilincinde birer yetişkin olarak görüyor. O yüzden onlara ‘dadılık’ yapmayacağını hep söyledi ama izin günlerinde istediklerini yapabileceklerini vurgulayarak. Keza Önder Özen de... Ancak anlaşılıyor ki Bilic ve Özen’in öğrencilerine karşı oynadığı ‘Ölü Ozanlar Derneği’ romanındaki öğretmen John Keating rolü, epey bir suistimal edilmiş. İkinci devreye başlarken Özen, bunun farkına varmış olarak, “Madem öyle, bundan böyle ben de gerekirse hepsini adım adım izleyeceğim” minvalinde konuşmuştu. Görüldüğü üzere siyah beyazlı topçular yeşil sahalardakinden daha kıvrak çalımlar atıyormuş ki Özen, onları sabahın köründe hastanelere götürmek zorunda kalıyor! Elbette ne Bilic ne de Özen bu davranışı hak ediyor. Şimdi marifet, idare-i maslahat diyerek vasat yola sapmak değil, sadece inanan ve uyanlarla yola devam etmektir. Yolu değil, yolcuları değiştirmeli. Kariyerinde 5 maçla Beşiktaş’a gelip siyah beyaz sayesinde kazandıkları şöhreti böyle pervasız kullananlara iltimas geçilirken ince elenip sıkı dokunmalı. 10 yıl oynayıp kaptanlık da yapan Toraman da 7 aydır affedilmemişken, bonservisine 7.5 milyon Euro biçilen bir kramponun, ne zaman dinleneceğini ne zaman eğleneceğini bilmemesi, ‘anne kızlık soyadı’nı verip fişlenmeyi göze alarak statlara koşan taraftara da büyük haksızlıktır.
O siyah beyazlı taraftarlar ki yıllardır hep “Neden biz spor sayfalarında manşet değiliz” diyerek, biz gazetecilere veryansın eder. Alın işte değil arka sayfaların, tüm gazelerin ön sayfalarında manşetsiniz! Alkol sınırını aşmalar, trafik kazaları, kadınlara şiddet iddiaları, Hırvatistan’da başlayıp İstanbul’da süren yumruklaşmalar, bıçaklanma ve nihayet kurşunlanma... Son iki sezonda siyah beyazlı futbolcuların hadiselerine baktığımızda 111 yıllık Beşiktaş, sportif başarılarıyla spor sayfalarına manşet olacağına, adi vakalarla daha çok ‘üçüncü sayfa’lara manşet olur vaziyete geldi, maalesef...
Paylaş