Paylaş
Beşiktaş açısından derbi de ruhsuz başladı. Oyun kurarken ve hücuma çıkarken iki pas yapmakta güçlük çeken Kartal’a karşın set oynayan serinkanlı bir Kanarya vardı. Fenerbahçe golüne kadar oyun Kuzey Tribünü önünde oynandı. Basmayan orta alan ve gafil avlanan defans golü ‘kooperatif’ yaparak yediler. Oyunun hakimiyeti Fener’deyken gole önce yaklaşan Beşiktaş’tı. Bir uzun topta Almeida’nın kaleye inmesi Bale’likti ama vuruşu Nartallo’luktu(!) Bilic’in oyuncuları baskıyı uzun toplarla da kırmaya çalıştı fakat golü ancak oyunu Volkan’ın nahiyesine yığınca buldu. İlk 45’te Olcay, Töre ve Oğuzhan’ın ‘yoklama kaçağı’ olduğunu da belirteyim. Bu bölünde hakem Özkahya da dikkat çekti. Kontrolü eline almak adına Jones’a çok kolay bir sarı çıkardı ama sonra gereken ikinci sarıyı gösterme cesaretini bulamadı. Bir çok pozisyonu da yanlış okudu.
Bahisler en çok Jones’a oynanırken Motta elini daha çabuk tuttu ve atıldı. Hal böyle olunca Beşiktaş için maçın başında yadırgadığım uzun top ve kontraya dayalı taktik kaçınılmaz oldu. Fenerbahçe ise “Canım ne zaman isterse golü” atarım havasına büründü. Hücumlara elini kolunu sallaya sallaya çıktı.
Bilic, bir ara tribünlere dönüp destek istedi ancak hiç reaksiyon alamadı. Oysa bir takıma taraftar öndeyken değil müşkül durumdayken lazımdır. 10 kişi kalan takımsa mümkün olduğunca çıktı ve o kader pozisyonunu aradı ki buldu da. Ne var ki Pektemek, Volkan’ı mağlup edemedi.
Hakemin çelişkilerini mahalle maçındaki gibi oyuncular kendileri doğru kararı vererek, -Caner’in bilerek dışarı attığı serbest vuruş- düzeltti.
On kişiyle siyah beyazlılar beraberliği kurtarmış olmayı kazanç sayabilir ama genel olarak derbiye iyi hazırlanmadıklarını düşünüyorum. Bu kadronun ‘Winner’ olabilmesi için bir derbi galibiyetine özellikle ihtiyacı vardı ama yine olmadı. Zaten toplamda da ruhsuz bir derbiydi.
Taraftar e-bilete direniyor Beşiktaş ile Galatasaray da doğrudan Şampiyonlar Ligi biletine... Daha önce de yazdım bu bileti en az istemeyen alacak.
Paylaş