Paylaş
İlk 45: Beşiktaş, önceki maçlara oranla daha hevesli başladı. Ama dakikalar geçtikçe heves biraz telaşa dönüştü!.. Gömülen rakibi açmak için oyunu kanatlara taşıdılar ancak o gol getiren ‘iyi orta’ bir türlü gelmedi. Ceza sahasına atılan uzun toplar da ya kepçelerken kaybedildi veya Töre’nin pozisyonunda olduğu gibi yanlış seçimlerle heba edildi. Ayrıca bazen fantastik hareketlerden bazen de hamle sorunundan ötürü bariz bir final pası sorunu yaşandı. Hiç bir duran toptan da ‘tehlike çanları’ çaldırılamadı.. Hazırlık ve Trabzon maçlarında gönülleri çok çabuk çelen Atiba, Erciyes’e karşı olduğu gibi Tromsö karşısında da ilk yarıda sıkıntılıydı. Yine de 34’teki bindirmesi arkadaşlarınca golle taçlandırılmalıydı. Almeida, biraz daka kıpırdar görünse de çokça kaçak dövüştü. Evet, oyun yine Oğuzhan’ı çağırıyor!..
Ozi kurtardı
İkinci 45: Bilic, bu bölüme defanstan ödün verip Ersan’ı aldı (hoş sol bekte mecburen oynadığı için pek ödün sayılmaz) ve beklendiği gibi Oğuzhan ile başladı. Hemen başlaması çok daha önemliydi. Ve Fernandes, duran topu eskisi gibi ölümcülleştirince ‘ölü’ Almeida bile dirildi. Portekizli’nin coşkulu sevinci de golü kadar mühimdi. Oğuzhan için fazla söze gerek yok. Yine soruyorum: Ozi’nin ‘yedek subay’lığı ne zaman bitecek? Genç oyuncunun bu tip golleri de çoğaltması gerek çünkü o kalibre var. Goller beklenenden de erken gelince takım stresten kurtuldu ve rakibe çok pozisyon vermedi.
Yine de yeşil sahadaki son düdük çaldığında Tromsö’nün tur umudu tükenmedi çünkü esas son düdüğü bugün maalesef CAS çalacak. “Kuraya gelmeyin” telefonunun geldiği söylense de dileyelim ki mahkeme sahada tur atlayandan yana düdük çalar!..
MAÇIN İYİSİ
90 dakika boyunca kesintisiz gırtlak patlatan taraftar.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Bu maçı arafta oynatan UEFA yönetimi.
HAKEM:
Gayet dengeli, eyyamsız bir yönetim gösterdi.
Paylaş