Paylaş
Şike davasını izlemiş ve üzerine bir de kitap yazan biri olarak, “Yeni ne öğrendin” derseniz,
Erich Maria Remarque’ın ölümsüz eserinin adıyla cevap vereyim: Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok!...
Fenerbahçe ve Beşiktaş şike yaptı mı? Özel Yetkili 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göre “Evet”, UEFA’ya göre “Evet”, CAS’a göre de “Evet”... TFF’ye göre ise “Hayır” ama “bazı yöneticilerin bazı şeylere yeltendiği” şerhiyle...
UEFA ve CAS’ın ‘evet’i, mahkemenin kararına dayanıyor. Mahkeme, ‘özel yetkili’ olduğu için kişisel olarak tanımayabilirsiniz çünkü son dönemlerde bu mahkemelerin verdiği kararlar toplumun büyük kesiminde rahatsızlık yarattı ki nihayet yapıları değiştirildi. Meşin yuvarlağın peşinden koşanların bakması gereken yer sportif yargıdır. Sportif yargının vereceği karardan da şüphe edeceksek o zaman hep birlikte ‘köprüden atlayalım’ derim. Ne yazık ki köprüden atlamamız gerekiyor! Önce dün kamereların karşısına geçen eski TFF Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, sonra da bugünkü başkanı Yıldırım Demirören’in nezaret ettiği sportif kurullar, hakkaniyetli bir yargı süreci yürütmedi. Demirören, “Önemli olan decoderdir” diyerek zaten şike olsa dahi kimseye ceza verilmemesi gerektiğini söylediğinden onun TFF’sinin kulüpler lehinde verdiği kararı yadırgamıyorum. Demirören, ülkedeki siyasi iradenin önerdiği çözümü uygulayan bir kişidir sadece, o kadar. Kendisinden sual edilmesinin bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
‘Esas adam’ Aydınlar’dır. Onun dünkü basın toplantısını izleyen taraftar denilen futbol tutkunlarının oturup ağlaması gerekir. Aşlarından işlerinden eksiltip forma aşkına peşinden koştukları futbolun nemenem bir zihniyetle yönetildiğini görsünler. Aydınlar, kulüplerin ceza alma ihtimaline karşılık talimatı değiştirmek istediklerini söylüyor. Böyle bir düşünce tarzı olamaz. Siz bu saikle hareket ettiğiniz anda o kurtarmak istediğiniz kulüpleri tam da o anda yargısız infaza kurban edersiniz ki bugün olan da budur. Benim için talimatın değiştiği gün kulüpler şikeden mahkum olmuştur.
ORWELL’A RAHMET OKUTURSUNUZ
Aydınlar’ın önerdiği çözüm evlere şenliktir. Hem yargılamayı bitirmeden kulüplerin ceza alacağını varsayıp en az cezayı vermek için talimat değiştirmeye kalkacaksınız hem de sonunda ceza kesilirse de söz konusu sezonu ‘yok, yaşanmamış’ sayacaksınız. Yani Aydınlar’ın planı işleseydi 2010-11 sezonu ‘LOST’ (kayıp) olacaktı. George Orwell’ın 1984’üne bile rahmet okuturdunuz valla böylece. 1984’te de istenilen dönemler istenildiğinde yok sayılıp, silinir...
Siz Fenerbahçe’ye ve Beşiktaş’a “Şike yaptın” diyecekseniz ama neymiş nihayetinde bir demir parçası olan kupaları onlardan alıp başkasına vermeyeceksiniz... O sezona dair bir yaptırım uygulayamıyorsan, puanları hangi akla hizmet siliyorsun? İhtiyacımız olan ne kupa, ne de başka bir şeydi. İhtiyacımız olan aslında deli saçması olan şu oyunda ‘onurlu bir yenilgi’ydi. Adam gibi yargıla, adam gibi hükmünü ver. Düşmekse düşmek, kalmaksa kalmak... Ne var ki oyunun bütün tarafları, ayan beyan ‘eyyam’ yapmıştır. Hâlâ daha da ‘ben’ diyerek yapmaya devam ediyorlar. Öyle ya da böyle, 100 yıllık çınarların alınlarına şike lekesinin sürülmesinden ötürü k imse bir özür dilemiyor. Anlamadınız mı istediğimiz sadece bir ‘özür’, kupa mupa değil...
SİYAH: Çok iyi bir durumdayken Oğuzhan Özyakup’un sakatlanması.
BEYAZ: Mahrumiyet stadı Olimpiyat’ta taraftar rekorunun kırılacak olması.
Paylaş