Paylaş
Tüzükte benim için en önemli olan kısım geleceğe dair gelirlerin harcanmasına konulan kısıtlamaydı. Kongrelerin bundan böyle mayısta yapılacak olması çok tartışılıyor. Başkan Orman, “Yönetimlerin transfer yapacağı dönemi kapatmalıyız. Bu işi profesyoneller yürütmeli. Transfer bir-iki aya değil, bir yıla yayılan bir politika olmalı” mantığından ötürü kongreleri mayısa aldırtı. Teoride karşı çıkılacak bir madde değil. Ancak, geride kalan bir yıllık süreçte Orman, kaç profesyoneli kulübe kazandırdı ve işleri onlara devretti? Adnan Dalgakıran, kurumsallaşmada ciddi adımlar atılmadığı için bıraktı. Hasılı profesyonelleşmede Orman’ın karnesi biraz zayıf. Şu günlerde Fenerbahçe’deki başarılı işleriyle bilinen Önder Özen’in futbol direktörlüğüne getirileceği konuşuluyor. Özen, çok kıymetli ve akl-ı selim Beşiktaşlıların itiraz etmeyeceği bir isim. Orman, “Fenerbahçeli” diyerek suyu bulandırmak isteyenlere göğüs gerebilirse, önemli bir testi geçmiş olacak. Teslim olursa da o vakit ‘mayısta kongre’ fikrini besleyen felsefesi çökecek!..
SIRADA GÖRKEMLİ BİR VEDA VAR
Ve İnönü için Anıtlar Yüksek Kurulu, gereken izni verdi. Önemli fakat herşeyin bittiği anlamına gelmez bu izin. Mimarlar Odası dava açabilir. Diğer taraftan Beşiktaşlıların, İnönü’ye kazma vurulduğu andan itibaren statlarının belirlenen tarihte bitirilmesi için Dolmabahçe’de adeta nöbet tutmaları lazım. Gerçek Feda şimdi başlıyor. Çünkü inşaat işi uzarsa Kartal’ın başka yerlere göç etmesini isteyenlerin sesi de gürleşecek. Pazar günü İnönü’ye yapılacak görkemli bir veda, yeni İnönü’nün de yine aynı yerde yükselmesinin teminatı olacaktır...
ERDOĞAN BAŞKANLIĞA ADAY OLMALI
Beşiktaş kongrelerinin etkili ismi Levent Erdoğan, önümüzdeki kongrede aday olmalıdır!. Çünkü artık Erdoğan’ın görev aldığı yönetimlere sürekli bayrak açıp ‘muhalif’ olmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Derneklerden aldığı gücü, bundan böyle kendi başkanlığı için kullanırsa samimiyetinden sual olunmaz. Şu haliyle bana fena halde Fenerbahçe’deki Aziz Yılmaz’ı hatırlatıyor. Tüzük kongresinde ‘90 dakika’nın bitimini beklemeden salonu terk etmesi kulübün çıkarlarıyla bağdaşmadı. Kalıp, karşı çıktıkları tüm maddeler üzerine konuşsalardı daha büyük hizmet olurdu.
KİMSE KİMSEYİ ALKIŞLAYAMAZ!
‘Hep kahır’ isimli şarkısında Cem Karaca şöyle der: “İnsanlar gülüyordu de, trende, vapurda, otobüste yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle”... Bu harika dizeleri ligimize uyarlayalım: “Taraftarlar, takımlar alkışlıyordu de şampiyonu, Kadıköy’de, İnönü’de, Arena’da, 19 Mayıs’ta yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle”...
Koca bir sezonda yaşanan her şeyi yaşanmamış sayıp, Fenerbahçe’den Galatasaray’ı alkışlamasını istiyoruz. Oysa kaç maç sonu Galatasaray Fenerbahçe’yi, Fenerbahçe Galatasaray’ı ‘alengerli işler’ yapmakla itham etmedi mi? Birbirlerinin başarılarına dair defalarca güvensizlik beyanında bulunmadılar mı? “Sezon sonu konuşurum” restine “Saha dışında da bırakmazlar” cevaplarını yok mu sayacağız ki ‘alkış’ isteyeceğiz!. Ama evet istiyoruz; yalan da olsa hoşumuza gidiyor çünkü(!)... Alkış, sezon başından sonuna kadar ekilen iyi niyet tohumlarıyla sezon sonunda kopabilecek bir eylemdir. Yoksa, on haftalarca ekilen ‘nifak tohumları’yla kimse kimseyi alkışlamak için ayağa kalkmaz...
SİYAH: Fernandes hakkındaki “Kadınları dövdü” suçlaması.
BEYAZ: Önder Özen’in Beşiktaş’a gelebilme ihtimali.
Paylaş