Paylaş
Dünya Kupası’nda takım tutma geleneği farklıdır. Öncelikle ‘mazlum’ halkların takımları tutulur. En güçsüze meyledilir. İki güçlü arasında bile hassas terazilerle ölçümler yapılıp en zayıf bulunur. Takım değil, adam da tutulur. Forması güzel olduğu için de…. O yüzden Honduras, o yüzden Kosta Rika, o yüzden Kolombiya, o yüzden Gana, Kamerun.. Hasılı bilimum Afrikalılar ve başaltı Latinler, gönülçelendir. Kibirli ve ‘çok kariyerli’ takımlara ise sırt çevrilir. Son misal İspanya’yı…
“Burası Latin Amerika, buradan çıkış yok!”… Evet İspanya elendi, İngiltere de mucizevi matematiksel hesaplara kaldı. İlk maçta Kosta Rika karşısında beklemediği bir yenilgi alan Urguay, dün akşam İngiltere’yi istediği anlarda oyuna ağırlığını koyup mağlup etti.
Bu maçın sosyal medya takipçileri için en mühim yanı yorumcusunun Ömer Üründül olmasıydı! Hürriyet’in de derlediği tweet’lerde ortak kanı ‘usta yorumcu’nun çok özlendiğiydi. Evet, 0-0 başlayan maç, atılan üç golle 2-1 sonuçlandı doğal olarak(!)
Top çizgiyi geçti mi geçmedi mi tartışmasının hâlâ daha sürdüğü o 1966 finalinde güldükleri günden bugüne gün yüzü göremiyor üzerinde güneş batmayan İngilizler! Samuel Beckett’ın “Hep denedin hep yenildin yine dene yine yenil daha iyi yenil” sözünün adeta vücut bulmuş haliler. Met-Üst ile de verkaça girip iyice ballandıralım: “Yenilince çok güzel oluyorsun İngiltere”. Valla 8-0’ların husumetinden değil, gerçekten kaybetmek İngilizlere yakışıyor. En güzel kaybeden şampiyonluğunu Hollanda’dan kesin alacaklar.
Aslında İtalya karşısında da Uruguay karşısında da yenilgiyi hak edecek kadar kötü değillerdi. Çok çabalayan ama sınavı geçemeyen bir öğrenci gibiler. Ne yazık ki ‘gidiş yolu’ndan üç puan verilmiyor!
MUJICA BAŞKA URUGUAY ŞAMPİYON!
Yazının başında tarifini verdiğim ‘romantik futbolseverler’, Şili’den galibiyeti Allende için talep ederken, Uruguay’dan da Jose Mujica aşkına istediler. Yeryüzünün en ‘fakir’ başbakanı Mujica... 12 bin 500 dolarlık maaşının sadece 1250 dolarını kendisine ayırıp gerisini muhtaçlara dağıtan bir bilge zengin. Ona bakınca esasen kendimizin ne kadar fukara olduğunu görüyoruz: Brezilyalıların favela evlerinden hallice bir evde, köpeği ve bir vosvosuyla yaşayıp gidiyor. Bakın ne diyor bu 78 yaşındaki eski Tupamaro gerillası: “Benim yaşam stilim kendi hayatımdaki evrimi yaşamaktır. Hayatım boyunca eşitlik için mücadele ettim. İnsanlar aslında para ile satın almıyorlar, zamanlarını harcayarak satın alıyorlar. Çünkü zamanlarını, bu paraya sahip olmak için harcıyorlar.”
İlk maçta sakatlığından ötürü sahne alamayan Luis Suarez, halihazırda ekmeğini kazandığı Ada’ya attığı iki golle “Mujica için” diyenlerin hatırını kırmadı.
Uruguay, Mujica olduğu kadar, belki daha da fazlasıyla, Galeano’dur. Futbola olan bakış açımı alt üst eden ‘Gölgede ve Güneşte Futbol’ kitabının yazarı Eduardo Galeona! Bu kitabı okumamak son saniye şampiyonluğu kaçırmak veya küme düşmekle eşdeğerdir. O kadar yani…
O halde yazının manşetini şöyle atalım: Gölgede ve Güneşte Uruguay!
MARQUEZ OKUYAN TOPÇUYA CAN KURBAN
Edebiyatın tam saha presinden kurtulamayacağız. Zira dün günün ilk maçında Marquez’in çocukları; Kolombiya’nın müsabakası vardı. Rakipleri de memleketinde tek sözüyle savaşı sona erdirme kudretine sahip Drogba’lı Fildişi Sahilleri’ydi. Kolombiya, Fildişi’nin daha baskın gözüktüğü maçı 2-1 kazandı ve bir üst turu cebine koydu. İlk maçta olduğu gibi bu maçta da fileleri havalandıran James Rodriguez'i takımdan ayırıp üzerine birkaç kelam edelim. Bu kelamları da servis arkadaşım Koray Durkal’ın yaptığı araştırmadan ödünç alayım. Rodriguez’in iki idolü var: Biri saçlarıyla olduğu kadar futboluyla da hafızalara kazınan Kolombiyalı futbol efsanesi Valderrama diğeri de gazeteciliği ve dahası edebiyatıyla dünyaya nam salan Gabriel Garcia Marquez. Sistem mühendisi bu müstesna topçuyu bundan böyle dünyanın neresine giderse gitsin göz hapsinde tutmak farz oldu! Aramızdan ayrıldığında internet sitesinden Marquez’i anarak yad eden Beşiktaş’a yakışmaz mı bu çocuk…
Fildişi namına da Gervinho’ya şapka çıkaralım çünkü buna değecek şıklıkta bir isyankar gole imza attı. Ne var ki ‘yaşlı Drogba’nın o eski halinden eser kalmadığı için direniş büyümedi…
Yalanım yok, Japonya-Yunanistan maçı hiç ‘seksi’ gelmediği için uykuya yattım. Vapurda sabah yedibuçukta ilk işim dakika ve skor almak oldu bu maçtan. Mücadeleden gol sesi çıkmamış. Haliyle saçma bir tutumla “Oh iyi ki de yatmışım” dedim kendi kendime! Ayıp tabii…
Bugünlük de bu kadar…
Paylaş