Paylaş
Dile kolay, 76 bin nüfuslu bir şehirdi bu şehir ve de pankartlarıyla, tezahüratlarıyla etrafındaki havuzlu, akıllı binalardan oluşan ‘yaptım oldu’ şehirlerinden çok daha ‘zeki’, çok daha hayata dokunuyordu.. Ne var ki Aydınus, taktir haklarını hep misafir için kullanınca şehir bunu ‘sokağa’(sahaya) dökülme mazereti saydı ama bu provakasyon kokan haraketin Beşiktaş’a faturası ağır olacak. Dilerim ki dün akşam kaybedilen sadece 3 puandır...
İLK 45:
REKOR taraftar, kazanmayı şart koşmasından ötürü, bir yanıyla gerilim kaynağı oldu. Üstüne Galatasaray’ın derhal önde basması siyah beyazlıları oyun kurmada sekteye uğrattı. Ancak Kartal, sıkı bir presle Aslan’ı püskürtmekte gecikmedi. Fernandes, karşı karşıyada kaçırsa da takıma güven geldi. Töre-Serdar mükemmel kanat işinde Almeida, sadece olması gerekeni; golü yaptı. Terim’in ileri hattı ne kendi arasında işbirliği yaptı ne de geriye döndü. Haliyle Kartal, orta alanda dirençle karşılaşmadan bol bol atak yaptı. Uzun çapraz toplarla özellikle sağını iyi kullandı. Tek sıkıntı, defansın Bilic’in hiç sevmediği gelişi güzel top uzaklaştırmalara fazla başvurmasıydı.
İKİNCİ 45:
GOLE ihtiyacı olan Aslan’ı, Kartal geriye yaslanarak iştahlandırdı. Töre, atsa kontra planı tutacaktı ama Burak da beraberlik sinyalini verdi. Beşiktaş ceza sahasındaki ribaundları hep sarı kırmızılılar aldı ve psikolojik üstünlük de skor üstünlüğü de kaybedildi. Fernandes ilk 4 haftadaki gibi değil de geçen sezonki gibi takılınca etkisiz kaldı. Takımla dayanışmadan geri durmayan Almeida’nın da gücü erken bitince hücum zayıfladı.
İlk 45’te bonkör davranmasa siyah beyazlılar maçı kazanabilirdi ama ikinci bölümde kendi oyun anlayışına ihanet etti ve kaybetti. İlk devre oyundan alınacak kadar kötü görünen Drogba’nın sadece iki pozisyonda klasını konuşturması yetti.
MAÇIN İYİSİ
Drogba. Üst düzey ne demekmiş gösterdiği için.
MAÇIN KÖTÜSÜ
Sahaya inerek 3 paundan fazlasına malolan taraftarlar.
Paylaş