Alo futbol

Gerçekten şaşırdık mı yoksa mahsus mu yapıyoruz? Tapelere ne hacet! siyaset magazinde de telefonun diğer ucundaydı, ekonomide de...

Haberin Devamı

Spordaysa telefonu hiç kapatmadı. Paralelden hep dinledi ve gerektiğinde de “Aloooo!” diye araya girdi.
Haluk Ulusoy, o koltuğa siyasetin gölgesinde oturdu. Sonrasında da başka siyasetin -bugünkü- hışmına uğradı. Birinci vartayı atlatsa da ikincisinde Hasan Doğan ile ikame edilmedi mi?
Yine de iktidarı sandıkta ilk yenen kişi olarak kayıtlara düşülmüştü Ulusoy. İkincisi de malum işte, Yıldırım-Aydınlar yarışında oldu.
Geçen yüzyılın başında hanedanın bahçesine sokakta oynayanların topu kaçtığından beri siyasi ayaklar, meşin yuvarlağı tepip duruyor. İttihat ve Terakki’den CHP ve Demokrat Parti’ye, Adalet Partisi’nden Doğru Yol’a, ANAP’tan AK Parti’ye; 27 Mayıs’tan 12 Mart’a 12 Eylül’den 28 Şubat’a kadar sivili de askeri de vesayetini eksik etmedi yeşil sahalardan. Bugün yaşanan bir nevi ‘Donk tekrarı’dır(!)
Siyasetle futbolun hemhali esasen karşılıklı bir sevda; birbirlerini kullanmadır. Al gülüm ver gülüm paslaşması. Niye? Çünkü, Çetin Altan’ın deyimiyle Hazine’den geçimliydi kulüpler de partiler gibi. Partilerin müteahhit tahakkümüne girmemesi için düşünülmüştü Hazine yardımı ama kifayetsizliği de gün gibi aşikâr!
Siyaset, ‘merkez’ hani bir nevi ‘10 numara’ gibi olduğunda bu ilişki kaldırılabilir oluyor da ‘marjinal’; ‘takımdan ayrı düz koşu’ya dönüşünce olmuyor. O vakit ne arsada ne de borsada siyasete mahkum olmayacasınız. Defterinizi dürmesinler diye kılı kırk yaracaksınız. Vergi affı beklemeyeceksiniz, kamu arazisine tesis kondurmayı da...

Haberin Devamı

UYUR iDiK UYARDILAR

Aziz Yıldırım, ilk anlayan oldu bunu. 3 Temmuz öncesi Alex’i de alıp gitmiş, ‘devlet baba’dan kulüplere destek istemişti. 3 Temmuz sonrasıysa kendi bankasının hayalini paylaştı, ‘telefonun diğer ucu’na karşı 1 milyon üye hedefini daha bir ısrarla koydu ortaya.
Yıldırım’ın çareyi banka da araması tartışılsa da en azında kendi ayakları üzerinde duran bir yapının ihtiyacını ortaya koymuş olması, ‘manidar’!
Tevekkeli değil bunlar. Son bir kaç yılda hayatın öğrettikleridir. Kararlı olunursa düş de değil. Küpe olsun ilk harcını koymak için randevu kovalayanlara ve de son harçta taraftarının önünde fırça yiyenlere...
Şu memlekette özerk kalabilen, ‘tek kuvvet’e direnen, içinde erimek istemeyen tek renk, sırtına çubukluları, parçalıları çeken futbol taraftarlarıdır... Boyun eğmeyen bir onlar kaldı ‘tenhalığın ortasında’... Adı ‘uyku tulumları’ diye bellenen statlar ‘ifade özgürlüğü’nün meclislerine döndü. Öyle ya üç puandan gayrı kaybedecek neyleri var ki...
Pek siz ‘34. dakika’ eylemlerini not eden ‘gözlemciler’, futbola siyasetin karışmasını not ettiğiniz gibi siyasetin de futbola karışmasını not alıyor musunuz?
Biz de istiyoruz oyuna dönmeyi. Penaltı mı değil mi, ofsayt mı değil mi... Evet en büyük meselemiz bu olsun istiyoruz. Rakiple didişmeyi de özledik hani...
Meğer bizim ‘bomba transfer’ manşetlerimiz ne kadar masummuş şu ‘ses bombalar’nın yanında. Yeter artık! Kapatın telefonları, aramayın da da dinlemeyin de hiç birimizi...

Haberin Devamı

FiLENiN VE POTANIN KARTALLARI

Voleybolda memleket takımları tarih yazdı. Vakıf’ın Eczacı’nın, Fenerbahçe ve Halkbank’ın final görmesinde bir beis yok ancak kapanmaların eşiğinden dönen Beşiktaş Kadın Voleybol Takımı’nın adını finale nakşetmesi büyük bir iştir. Ellerine sağlık. Kara Kartallar potada da çeyrek finalin eşiğinde.
Sıfırdan kurulan, yaldızları kem ancak alınterleri haddince olan; mütevazılığın başarısı. Emeğe geçenlere helal olsun...

SİYAH: Futbol takımının zirve şansını bir kez daha auta atması.
BEYAZ: Beşiktaş Kadın Voleybol Takımı’nın Avrupa finali görmesi.

Yazarın Tüm Yazıları