Güncelleme Tarihi:
Wolfgang Borchert adında biriydi. ‘‘Kapıların Dışında’’ diye bir oyun yazmıştı. Ben bu oyunu daha ilk gençliğimde okumuştum. Aklımda birkaç kelime kalmıştı:
‘‘Adam yine kapının dışında!’’
Aklımda kalan sözcükler yalnızca bunlardı. Belki oyunun konusu hakkında da birkaç şey hatırlıyordum.
Adam kopuyordu. ‘‘Kopmak’’ sözcüğünün tam anlamıyla kopuyordu. Niçin ve nasıl kopuyordu hatırlamıyorum. Ama kopuyordu.
Siz hiç koptunuz mu bilmiyorum. Ama insanın kopması -eğer fizik olarak hayatta ise- asla tam olarak mümkün değildir. Mutlaka ve mutlaka onu hayata bağlayan bir şey vardır.
Bu belki bir sestir; belki bir kokudur; belki bir hayaldir ama kesinlikle bir ‘‘acı’’dır. Eğer acı duyuyorsanız, sizi hayata bağlayan bir şey var demektir.
‘‘Acı!’’
* * *
Baudelaire acıyı; ‘‘uzak iklimlerin kokusu'' diye tanımlar. Keşke bu şiirden birkaç mısra hatırlasaydım da, size yazabilseydim.
Ama şu anda hiç ama hiçbir şey hatırlamıyorum. Şu anda hiç ama hiçbir şey yazamıyorum. Çünkü şu anda acıyı yaşıyorum.
‘‘Acı’’ uzak iklimlerin kokusunu özlemektir. Acı, binlerce, on binlerce koku arasında tanıyabileceğiniz o benzersiz kokuyu özlemektir.
Baudelaire buna ‘‘Parfum Egzotique'' der. ‘‘Les Fleurs du Mal’’ de en çarpıcı başlık benim için budur.
‘‘Receuillement’’ belki de Baudelaire'in en ulaşılamaz şiiridir ama o bile ‘‘alıp götüren koku’’nun bir ayinidir.
‘‘Gelin acılarım verin elinizi bana ve buradan uzaklara gidelim.’’
Bu mısra aslında tekildir ve ben bunu çoğul çevirmek zorunda kaldım. Çünkü en korkunç ve sonuçsuz eylem bir şiiri tercüme etmeye kalkışmaktır.
Eğer Baudelaire okumak istiyorsanız, Fransızca öğrenmek zorundasınız.
Eğer âşık olmak istiyorsanız acı çekmeyi göze almak zorundasınız.
Aksi halde o binlerce, on binlerce koku arasından seçebildiğiniz kokuyu bir daha alamamak ihtimali vardır.
Belki bir ihtimal daha vardır.
* * *
Aynaların üzerine yazılmış bir aşk sözcüğü kadar gerçektir bu ihtimal. Aynaların üzerindeki yazıları okurken kendinizi de aynada görürsünüz.
Hayal mi gerçek mi olduğunuzu bir an için karıştırır, donakalırsınız.
Ve içinize bir garip duygu doğar. ‘‘Kapıların dışında kalmak duygusu.’’
‘‘Adam yine kapının dışında!’’ Sanki sizin için yazılmıştır.
Siz kapıların dışındasınızdır; siz hiçbir tanıma sığmazsınız.
Hiç kimse sizden değildir; siz hiç kimselerden değilsinizdir.
Sadece özgürlüğü, barışı, kardeşliği, sevgiyi ve sonsuzluğu savunursunuz. Ama bunların istismarına da kesinlikle karşı çıkarsınız.
Çünkü sevmeyen için aşk yabancıdır. Despot için özgürlük, savaşçı için barış yabancıdır. Habil için Kabil yabancıdır.
Yazdıklarınızla, söylediklerinizle kalakalırsınız.
‘‘Kapıların dışında’’ kalırsınız.
Kaderiniz budur.