Ya korku ya umut

GÜNEŞİN parladığı, mesela kahvenin tam istediğin gibi olmadığı ama idare ettiği bir güne uyanıyorsun...

Haberin Devamı

Aksice laf yetiştirerek dinlediğin ama seyretmediğin “hafta sonu konuklar geçidi” programının mırıltısı eşliğinde gazete okuduğun bir güne daha...
“Şimdi haber merkezimize ulaşan bir habere göre...” diyor sonra sunucu...
Bu cümlenin ardından hayırlı haber gelmeyeceğini ömrü boyunca dehşetle, şokla, acıyla, isyanla sınanarak öğrenmiş her memleket evladı gibi gazeteyi kucağına bırakıp cümlenin devamına odaklanıyorsun...
*
Gün kararıyor.
Uyandığın gün değişiyor.
Artık ölenlerin üzerlerinin taşıdıkları “Savaşa İnat! Barış Hemen Şimdi” yazılı pankartlarla örtüldüğü, en beterinden bir güne uyanmış bulunuyorsun...
Bilgiler uğultu halinde gelip acıdan sersemlemiş ruhuna işlemeye başlıyor işte...
95 ölü, 246 yaralı...
Barış mitingine katılmak üzere Ankara Garı civarında toplanan gruplar hedef alındı...
Canlı bomba...
İki ayrı patlama...
*
Demeçler gelmeye başlıyor; hepsi tanıdık, hepsi birer “anlık samimiyet krizi” yansıması, hepsi birer “kes/yapıştır/yakıştır” klasiği...
Şiddetle kınıyorum...
Olay bütün yönleriyle araştırılacak ve aydınlatılacak...
Milli birlik ve beraberliğimize...
Teröre karşı ortak tavır çağrılarıyla “rakibe laf çarptırma” performansları da karışmaya başlıyor bu uğursuz uğultuya zamanla...
Program iptalleri, acil toplantılar...
İlk değerlendirmeler, güvenlik ve istihbarat zafiyetleri...
Hepsini biliyoruz, hepsini her seferinde başımızı önümüze eğerek dinledik, içimizde yaşattığımız karamsarlığa yenilmemeye çalışarak ezber ettik...
*
Kim yaptı peki bu korkunç katliamı?
Hem seçim yolunda hem de savaş ve terör kıskacındaki Türkiye’den nefret edenlerden biri elbette.
Hesabın bol, ilişkilerin çarpık ve karmaşık olduğu böyle dönemler kaçırılmaz fırsattır karanlıkta bekleyenler için.
Öğrenebilecek miyiz peki “gerçekten” kim olduklarını?
Ben moralinizi bozmuş olmayayım, önceki saldırıları hatırlayın yeter...
*
Suruç katliamı ile tetiklenen şiddet sarmalındaki Türkiye bu cinnet ortamından yalnızca barış, özgürlük ve demokrasi ipine sarılarak çıkabilir.
Bilge bir insan olan İskoçyalı James Mill (Liberalizmin atababalarından John Stuart Mill’in de babasıdır) taaaaa 200 yıl önce “terör” üzerine şunları söylemiş:
“... korku yoluyla elde edilen itaat, umutla elde edilenden daha fazla olanağa sahiptir...”
Bombalarla, masumların kanıyla inşa edilmeye çalışılan “korku ortamı”nın mimarı terörist örgütler veya her kimse işte o kanlı ihale üstlenicileri itaat etmemizi istiyor.
Korkuya itaat etmemizi...
Bu savaşı sadece “umudumuzu” koruyarak, hep birlikte durarak, savaşa inat barışı yücelterek kazanabiliriz.
Ve sadece böyle huzura eriştirebiliriz bu bitmek bilmeyen kaosa kurban verdiğimiz masumların ruhlarını.
Hayatını kaybedenlere rahmet, yaralananlara acil şifa, başta yakınları olmak üzere herkese sabır ve yetkililere de basiret dilerim...

Yazarın Tüm Yazıları