YIL 1987. Bugün o yılla ilgili olarak net bir şekilde hatırladığım iki hadise var: Galatasaray'ın şampiyon oluşu ve Herbie Hancock konseri.
Muhakkak çok hadise olmuştur koca bir sene boyunca ama insan genellikle iyi şeyleri hatırlamayı tercih ediyor işte.
Her neyse; yaz mevsimi ve ben güneşin insafa geldiği saatlerde klasik Nişantaşı turumu atıyorum. Şuursuz vaziyette yürürken kendimi bir anda Taşlık'ta buldum.
Aynı yolu gerisin geri yürümek saçma olacaktı. Taşlık'tan aşağı inip İnönü Stadı'nın yanındaki dalak yarıcı yokuşu tırmanmak o sıcakta pek de iyi bir fikir değil diye düşünüp; Maçka Oteli'ne doğru yöneldim.
Amacım Spor ve Sergi Sarayı'na bir selam çakıp, Taşkışla istikametine doğru ilerlemek. Oradan da Beyoğlu yapacağım...
* * *
Of! Amma yol detayı vermişim, içim sıkıldı... Netice itibarıyla, yola koyuldum. Fakat Açıkhava Tiyatrosu'nun önündeki kalabalık dikkatimi çekti.
Baktım konser var. İyi de konserde kim var? Aaa, Herbie Hancock. Cumhuriyet Gazetesi bayağı bir gaz vermişti zaten Herbie Hancock'la ilgili olarak.
Benim bildiğim bir tane albümü var o zamanlar. O da ‘‘Maiden Voyage’’.
Gişeye gittim ve ‘‘Bilet var mı?’’ diye sordum. Gişe görevlisi ‘‘Var’’ dedi. Bu basit diyalogdan sonra içeri girdim ve o günden beri hayatımın tüm yazlarına mana katan olayla tanıştım: Festival...
O dönemde Müzik Festivali kapsamındaki caz konserleri, bundan 9 yıl önce bağımsızlığını ilan etti.
İstanbul Caz Festivali diyoruz fakat arada pek çok rock yıldızını da seyrettik. Şimdi saymaya kalksak bu sütun yetmez.
Ama bazı isimleri unutmak hakikaten mümkün olmuyor: Carlos Santana, Bob Dylan, Nick Cave & The Bad Seeds, Björk, Massive Attack, Laurie Anderson...
Rüyamızda bile görsek ayağa kalkıp ceketimizin önünü ilikleyeceğimiz pek çok büyük müzisyeni canlı olarak dinledik festival sayesinde.
* * *
1998'de üç gece üst üste Miles Davis'i dinledim mesela. Geçen sene Nick Cave'in ekibindeki kemancıya, ‘‘Biliyor musun, senin bu gece çaldığın sahnede Miles Davis de çalmıştı’’ dediğimde, eleman içkisini püskürtmüştü.
Bugün müzik áleminin sayılı festivallerinden birine sahibiz.
Geçen çarşamba gecesi, bu yıl kurulan müthiş ses sistemiyle çalan Herbie Hancock'u seyrederken 15 yıl önceki konseri hatırladım.
Hancock, 'trio' formatında çaldığı ilk İstanbul konserinde, piyano taburesini beğenmemiş ve memnuniyetsizliğini tabureyi orkestra boşluğuna fırlatarak göstermişti.
Tabii millet şok olmuştu. Çarşamba gecesi ise hayatından çok memnun gözüküyordu.
* * *
Hancock konserinden iki gece önce, pazartesi gecesi de Charlie Parker'ı anma gecesi vardı. Parker'la çalan ve halen hayatta olan nadir müzisyenlerden Roy Haynes önderliğinde gelen mükemmel ekipte, basçı olarak önce John Patitucci gözüküyordu.
Patitucci'nin gelemeyeceği ve yerine Christian McBride'ın çalacağı açıklandı sonra. Fakat kör talih kafayı takmış bizim konsere, bu kez de McBride'ın işi çıktı.
Gelmiş geçmiş en iyi caz basçılarından biri olan Ray Brown ölünce ve vasiyeti gereği McBride'ın tabutu taşıması gerekince, konser tehlikeye girdi.
Tam o anda ‘‘Bu ekiple bas çalacak kim var memleket sınırları dahilinde?’’ sorusu ortaya atıldı.
Ve akla hemen Volkan Hürsever geldi. Volkan bütün bunlar olup biterken, olaylardan bihaber vaziyette Çanakkale civarlarında direksiyon sallamakta.
Allah'tan kapsama alanında o anda Volkan... Zır telefonu çalıyor. Arayan Görgün Taner,‘‘Volkan'cığım, seni yarın İstanbul'a konsere bekliyoruz’’ diyor.
Volkan da diyor ki: ‘‘Görgün, bizim Kerem Görsev'le konserimiz 19'unda. Bugün ayın 7'si. Biraz erken değil mi?’’
Görgün: ‘‘Hayır güzel kardeşim. Seni şu anda Roy Haynes, Kenny Garrett, Nicholas Payton ve Dave Kikoski provaya bekliyor. Onlarla çalacaksın...’’
Bu şöyle bir durum: Çok iyi bir futbolcusunuz ama bir türlü keşfedememişler sizi. Bir gün zır telefon çalıyor. Arayan Fatih Terim ve idmana çağırıyor...
Volkan pazartesi gecesi çıktı sahneye ve aslanlar gibi çaldı.
Ne kadar iyi çaldığını size şöyle açıklayayım... Nicholas Payton, konserden sonra Volkan'a ‘‘Bizimle Venedik Caz Festivali'nde de çalar mısın?’’ teklifini götürdü.
Volkan Hürsever, şimdi Venedik Caz Festivali'nde Patitucci ve McBride'ın yerine sahne alacak.
Bu hikáyeden çıkarılacak dersi de söyleyeyim, siz kendinizi yormayın: Cep telefonunuzu asla kapatmayın!