LAFIN nereden nereye geldiğini anlatmak çok güç. Durumu makul bir şekilde özetlemeye ve başlıktaki cümlenin manasını aktarmaya çalışayım.
Maraton’da Malatyaspor-Samsunspor maçı konuşuluyor. Erman Toroğlu, Malatyaspor Teknik Direktörü Ümit Kayıhan’ın rakip takım futbolcusu Kenan tarafından düşürüldüğü pozisyonu filan yorumluyor.
Erman Hoca, bir ara Ümit Kayıhan’ın kayınpederi Ekrem Bora’ya, oradan hareketle Bora’nın kayınpederine, oradan da Ankaragücü’nde oynadığı dönemde gittikleri bir Leeds United maçına uzandı.
Kafam karışmış halde olanı biteni seyrederken Erman Hoca bir anda şöyle bir cümle kurdu: "Viva Esperanto Morto Kakando!"
Şansal Büyüka da benim gibi "Ne diyor hoca yahu?" durumunda...
Hoca açıkladı: "Leeds’le ilk maçta Ankara’da 1-1 berabere kalmıştık. Uçakta Leeds deplasmanına giderken ’Biz bunları eleriz canım’ diye konuşuyoruz.
O sırada uçakta Ekrem Bora’nın kayınpederi de bulunmakta. Konuşmalarımızı duymuş. Bunun üzerine bize şöyle dedi: "Viva Esperanto Morto Kakando!"
Sonra İspanyolca ile Afrika dillerinin karışımından doğmuş izlenimi yaratan cümleyi şöyle açıkladı: "Meğer ’Viva Esperanto Morto Kakando!’ şu anlama geliyormuş: ’Hayalle yaşayan büyük aptestini yaparken ölürmüş!" "Hocam doğru hatırladığına emin misin?" demekten öteye gitmeyeceğim. Çünkü içinden çıkılacak gibi değildi cümle. Gecenin bir vakti İspanyolca bilen bir arkadaşımı arayıp cümleyi tekrarladım; "Yat uyu ağbi, senin sinirlerin bozulmuş" dedi sadece. Ama lafı sevdim, bir manası olmasa da seve seve kullanabilirim gereken durumlarda: "Viva Esperanto Morto Kakando!"
Çavuşoğlu’na hediye tişört
CNN Türk’teki "Futbolmania" programı sona ererken Beşiktaşlı Faik Gürses "Ne kadar süremiz kaldı?" dedi. "İki dakika" cevabını alınca bir tişört çıkardı ortaya.
Tişört, Beşiktaş’ın Fortis Türkiye Kupası finali ardından yaptırdığı "İnandık çocuklar" tişörtüydü.
Ömer Çavuşoğlu’na meşhur tişörtün XL’ını hediye eden Faik Gürses "Güle güle giy" dedi.
Çavuşoğlu’nun tişörtü aldığını pek sanmıyorum.
Program sona ererken Gürses’in önüne bırakmaya çalışıyordu hediyesini...
Kabze attı ’Şampi..."den kurtulduk
BU kadar ayar olduğum bir başlık daha yoktur herhalde. "Şampi..."den bahsediyorum sevgili okur... Hani bir takım şampiyonluğu büyük ölçüde garantilediği anda atılır... "Şampi..." denildiğinde anlarız ki, "Haaaa, bu takım 1 puan bile alırsa şampiyon olacak..."
Olsun, yine de ayar oluyorum ve kimse kusura bakmasın, çok ama çok demode buluyorum bu tür başlıkları. "Şampi..." ne demek yahu?
Neyse, Hasan Kabze 13 saniye kala golü attı da "Şampi..." başlığından kurtulduk.
En azından bu sezonluk!.. Büyük geçmiş olsun hepimize...
Freud ve Türk futbolu...
DENİZ Gökçe ve Güven Taner’in yorumculuk yaptıkları "Futbol Aktif", SKY Türk’te ekrana gelen, sansasyondan çok oyunun konuşulduğu nadir spor programlarından.
Harala güreleden sıkıldığımda sığınıyorum bu programa. Deniz Gökçe, pazar gecesi "Kurtlar Vadisi Sendromu" olarak adlandırdığı komplo teorilerinin ne kadar sıkıcı ve ne kadar manasız olduklarını anlattıktan sonra şunları söyledi:
"Freud bugün sağ olsa ve Türkiye’de futbol üzerine yapılan tartışmaları izlese, üç cilt daha kitap yazardı!"
Freud sağ olsaydı, Türkiye’de futbolla ilgili bir programda adının geçtiğini duyduğunda da, oturup bir cilt daha yazma ihtiyacı duyabilirdi tabii.
Fakat Deniz Gökçe’ye katılmamak da elde değil. Sözlerini "Bütün bu absürdite (saçmalık, manasızlık) daha fazla devam etmeyeceği için son derece mutluyum..." diyerek bitirdiğinde sadece "Aynen Hocam" diyebildim...