Türkan Şoray ve ben

Başlığın çok çarpıcı olduğunu sonra fark ettim. Ama bekleyin, az sonra!

* * *

Bugüne kadar aldığım ve yabancılaşma efektine sığınıp karşısında bir süre sessiz kaldığım teklif ve çağrıları şöyle sıralayabilirim:

"Size don yollamak istiyoruz."

Evet gerçekten böyle bir teklif aldım.

Geçen cumartesi canlı yayında alışveriş kanalından don satın alan ve adlarını altyazı şeklinde ekrandan geçiren vatandaşları anlamakta güçlük çektiğimi yazmıştım.

Kanal yönetimi, jest yaparak don yollamak istediklerini belirten bir e-mail yollamış.

Şoku atlatıp cevap yazabilmiş değilim.

Sayın kanal yönetimi;

Bunu okuyorsanız "Hayır" dediğimi kabul edin, donlarımı yıllardır tek bir yerden alıyorum zaten.

Ne ayıp ya, neler yazdırıyorsunuz insana, kızardım! Of!

Bu arada canlı yayında don alma işini hálá anlamlandıramıyorum.

Turist Ömer Uzay Yolu filmindeki Mister Spock gibi sadece "Mantıksız" diyerek devrelerimi yakıyorum...

Hürriyet İstanbul yayına başlarken bana da bir köşe açılması gündeme geldiğinde, Ertuğrul Özkök köşenin adının "İstanbul Kanatlarımın Altında" olmasını önermişti.

Yüz ifademi gözünü kırpmadan herkesi market reyonunda iyi dövülmüş şinitzel olarak sergileyebileceğini hissettiren Chucky bebeğe çevirerek şunları söylemiştim:

"Gerekirse İsmail YeKa’nın vokalisti olurum ama bu teklifi kabul etmem..."

Biraz fazla risk aldığımı tehlikeyi atlattıktan sonra fark ettim.

Ben Özkök’ün yerinde olsam "Tamam. İsmail YeKa’ya vokal yap, daha çok eğleniriz tüm insanlık olarak" diyebilirdim...

Hatta kesin derdim.

Cumartesi yazılarındaki Riko/Topesto yazılarından sitkom yapma teklifi aldığımda çekinerek "Olacak iş değil de, gözümün önüne getirip eğlenmek için soruyorum; kim oynayacak?" demiştim.

İsimleri duyduktan sonra sadece üç espresso ve iki ufak suyla zamana oynayıp kötü hikayeler anlatmış ve konuyu kapatmıştım.

Kadroyu düşünüp düşünüp hálá gülüyoruz...

Bu tarz başka tuhaf şeyler, kendimi içinde görüp sıkıldığım teklifler de oldu ama yazılmaz.

Hatırlayanlar anlatır... Çocukken de böyle uyuz ve tembel bir yanım varmış.

Efsaneye göre "Haydi Kanat, atta’ya gidiyoruz" dediklerinde emziği "Puft!" şeklinde atıp "Niye ki?" dermişim!

Bu uyuzluğumu henüz 4-5 yaşındayken bizzat Türkan Şoray’dan gelen film yapma teklifini reddederek de göstermiştim. Atmıyorum. Maçka Parkı’nda ben "Zincirli Gemi"de oynarken Türkan Şoray da film çekiyormuş.

Beni uzaktan görüp filmde oynatmak istemiş Türkan Hanım.

Büyük ihtimal bisikletin arkasından koşan çocuk figürasyonuna dahil olacağımı hissettiğimden "Oynuyom ben, istemiyom film milm" diye reddetmiştim.

Türkan Şoray hayranı sülale kadınları bu haber yayıldığında benim hayatta fazla ileri gidemeyeceğimi düşünüp, zekam açılsın diye türbe türbe gezmişlerdi hatta!

Türkan Hanım’ın kariyerini ve Türk Sineması’nın geleceğini büyük bir felaketten kurtarmış olduğum zaten daha sonra okul müsameresinde rolü unutup sahneden inmek istememle ortaya çıkmıştı.

Bu sebepten müsterih olunuz Türkan Hanım.

Saygılar mütemadiyen...
Yazarın Tüm Yazıları