Mono, tek kanal kayıt tekniği. Stereo’nun devreye girmesiyle hızla gözden düştü. Ama 2011’de mono olarak yeniden basılacak albümler listesinde Dylan, The Doors, Roy Orbison, Phil Spector, The Yardbirds ve John Mayall’ın Clapton’la kaydettiği fıstıklar var. Teknoloji alıp başını gitmişken, mono’ya bu yatırım niye yapılır peki?
Yazın bitmek üzere olduğu günlerden bir gün. Çok sevdiğim bir ağabeyimle buluşmaya gidiyorum. Elimde hediye olarak seyretmesini istediğim bir film ve okursa seveceğine emin olduğum bir kitap var. Buluşmaya karşı taraf da eli boş gelmiyor. “Bak sana neler buldum evde” diyerek 20 tane plak koyuyor masaya. Bir hazineyle karşı karşıya olduğumu ‘çil’ vaziyette en üstte duran ‘Meet The Beatles’ı görür görmez anlıyorum. Plak bende var ama bu mono versiyonu. Yani olması gerektiği gibi... Diğer plaklara bakıyorum hızlıca; çoğu The Beatles ve çoğu mono. Gözlerimin parladığını gören ağabeyim “Bu manyaklıktan bir tek senin hoşlanacağını biliyordum. Mono mu kaldı artık?” diye aşağılıyor beni. “Sen öyle san” demekle yetiniyorum hem saygımdan hem de “Plakları kapmışsın, suyu bulandırma” düşüncesiyle! Aslında bu iyi kalpli ağabeyim haklı, ‘mono plakla karşılaşınca heyecanlanan manyak’ sayısı, dünya çapındaki müzikseverler arasında neredeyse sayılmayacak kadar küçük bir azınlık. Ama yalnız da değilim. Mono, bilen bilir ‘tek kanal kayıt tekniği’dir. 1960’lar sona ererken ‘stereo’nun devreye girmesiyle hızla gözden düşmüştür. Hızla gelişen teknoloji ve kayıt teknikleri mono’yu tahtından indirdi, “Kral öldü yaşasın yeni kral” nidaları eşliğinde stereo’nun iktidarını ilan etti. Peki 1969’a kadar üretilmiş ve bugün klasik kabul edilen o kadar albüm, sesini mono teknolojisiyle dillendirmiş o kadar grup ne oldu? Kimi zamana ve değişime ayak uydurdu, kimi teknolojik uyum çalışmalarını başarıyla tamamladı, kimi de direnemedi. Ama o plaklar, şimdilerde yeniden mono olarak basılırken plak kapaklarına sticker şeklinde yapıştırılan ifadeyle özetlersek “Sanatçıların dinlemenizi istediği gibi” kaldılar.
DYLAN’IN MONO SETİ
Bugüne ve bu yazıyı yazmamı tetikleyen hadiseye gelelim. Amerikan müzik dergisi Rolling Stone’un Roger Waters kapaklı son sayısında (No: 1114) David Browne imzalı bir haber dikkatimi çekti. Bob Dylan’ın 1965’te ‘Bringing It All Back Home’ albümünü kaydederken çekilmiş fotoğrafının üstündeki başlık şöyleydi: ‘Mono’ya Dönüş: Dylan ve Doors Klasik Sound’u Günışığına Çıkartıyor’ Haberi heyecanla okudum. Olaylar şöyle gelişiyor. Dylan önümüzdeki ay yayınlanmak üzere 9 CD’lik bir box-set hazırlamış. ‘The Original Mono Recordings’ adlı bu güzellik, Dylan’ın 1962’deki ilk albümünden 1968’deki ‘John Wesley Harding’e kadar yaptığı mono kayıtları ve daha fazlasını içerecekmiş. Sadece bu kadar mı? Haberi okumaya devam ettim. 2011’de mono olarak yeniden basılacak albümler listesinde The Doors, Roy Orbison, Phil Spector, The Yardbirds ve John Mayall’ın Clapton’la kaydettiği ‘fıstıklar’ da var. Teknoloji alıp başını gitmişken, mono’ya bu yatırım niye yapılır peki? Cevabı haberde var. Geçen sene The Beatles’ın box-set’i iki ayrı formatta da satışa sunuldu. Epeyce pahalıydı. Mono olanı bizim müzik marketlerde 500 liradan vitrin gördü. Buna rağmen pahalı mono cd’ler (ki ilk kez Beatles mono olarak CD’de hayat bulmuştu) 52 bin adet satmış. 40 yıl önce ölmüş bir teknolojiye 52 bin kişinin ilgi göstermiş olması sadece nostalji krizi olarak açıklanamaz, hem de aynı anda stereo olanını almak mümkünken. Nedir peki işin sırrı? O albümler tek kanal düşünülerek, tek kanal hayal edilerek, tek kanal kullanılarak kaydedilmişti. Yani manası da mono idi, ses derinliği de, güzelliği de. Mono albümü stereo’ya çevirirken orijinalinden vazgeçmek, değiştirmek, dönüştürmek gerekiyordu. Bu tarz albümlerin mono ve stereo versiyonlarının ikisini de dinlediğinizde aradaki farkları duyarsınız. The Beatles’ın ‘Sgt. Pepper’ındaki şarkı sonları farklıdır stereo versiyonlarda vesaire. Stereo elbette daha ‘pırıl’ bir ses ama mono’nun gücünü de görmezden gelmemek lazım. The Doors’dan Ray Manzarek mono’nun ses gücünü biraz vahşi bir şekilde “Kafaya mızrak saplanmış gibi olur, müdanası yoktur” diye özetlemiş.
1969 ÖNCESİ ALBÜMLER
Eski plakları mono olarak basmayı sürdüren plak şirketi Sundazed, en çok Jefferson Airplane’in ‘Surrealistic Pillow’ ve Traffic’in ‘Heaven Is Your Mind’ albümlerinin sattığını söylüyor ve ekliyor: “Konsere gittiğinizde grubu bir kanaldan, solisti diğer kanaldan dinlemezsiniz. Eğer bir grubun hep beraber müzik yaptığını duymak, anlamak isterseniz bunun yolu mono’dur.” Hem stereo albümlerimden hem de mono’lardan memnun bir insanım. Bu yazıdaki amacım mono’yu yüceltirken stereo’ya karşı çıkmak da değil. Ama 1969 öncesi bir albüm dinleyecekseniz, mono şansını kullanın. O kadar da kötü değildir. Tamam mı benim güzel ağabeyim?