Paylaş
Ağlayan damla zorbalığa direnenlerin çektikleri acıları, gülen damla direnişin biricik ve alt edilemeyen silahı “orantısız zekâ ve mizahı” temsil etse...
Çadırın dört köşesine dört fidan dikilse, hayatını kaybeden dört fidan adına: Abdullah Cömert, Mustafa Sarı, Mehmet Ayvalıtaş ve Ethem Sarısülük...
***
“Tomalara göğüs geren, işte benim Zeki Müren” stencil’inden, “Cihat Buraj’ın resimleriyiz” yazısına kadar ruh ve beden direncini arttıran duvar işlerini temsilen mesela sadece bir slogan yazılsa: “Kahrolsun baĞzı şeyler...”
Zello Şebekesi’ni, Twitter Örgütü’nü, penguenleri bilemem ama direniş algısını yamultmak için çaba sarf eden medya operasyonlarını temsilen boş ekran içine telekinezi marifetiyle kıpırdayan bir kutu jöle yerleştirilse...
***
Gezi Parkı’na börek-çörek lojistiği taşımanın ötesinde sonunda “Dayanamıycam komşular, çıkıyorum meydana” diyen anneleri temsilen, ilk günlerde Taksim’de “V For Vendetta” maskesiyle beliren ve şimdi bir stencil olarak duvarlarda yaşayan “Pazar fileli ve maskeli teyze” fotoğrafı çerçevelenip asılsa...
İçine çiçekler koyulmuş bir baret, bir gaz maskesi, bir biber gazı fişeği, bir deniz gözlüğü bir köşede hep gözümüzün önünde kalsa...
Bir Twitter logosu bayrak olarak dalgalansa, hem örgütsüzlerin örgütünü hem de saldırılarda ölen hayvan dostları anmak için...
***
Parkta tek çadır mı, çok çadır mı tartışması sürerken yazdım aklıma gelenleri.
Halihazırda bir Şehir Müzesi olan Gezi’deki direnişin nasıl biteceğine karar vermesi gereken orada direnmeye başlayanlar olmalı.
“Temsili tek çadır iyidir” demek benim aklıma yatsa da, orada direnmeye karar verenlerin alacağı tüm kararlara saygı duymak gerektiğine inanıyorum.
Bu direniş boyunca farklı sokaklardan, farklı zihin iklimlerinden, farklı kaygılardan, farklı inanışlardan gelip zaten tek bir çadırda toplandığımızı düşünmüştüm.
O ağaçların altıydı çadırımız, gerisini de yaşayıp göreceğiz.
Diren Gezi...
SON DAKİKA
YAZIK, NE KADAR YAZIK!
Paylaş