Tatlı düzen, sağlam dümen

DÜNYANIN en önemli ekonomistlerinden biri (hatta halihazırda birincisi) olan Profesör Daron Acemoğlu geçen hafta Türkiye’deydi.

Haberin Devamı

Hürriyet’ten Hülya Güler’in yaptığı röportajında ekonomik açıdan bir fotoğraf çekerken uyarılarını, riskli gördüğü noktaları da sıralıyordu.

Acemoğlu’nun “riskli” bulduğu noktalardan biri de politikacıyla alanın cebini ısıtan kamu ihalelerini kovalayanların ilişki biçimi ve doğurduğu neticelerdi.

“En büyük para nereden geliyor? İhalelerden. İhaleleri kazananlara bakın, politikacılarla iç içe olan şirketler. Bu çok önemli bir risk... Türkiye’de şirketlerin genel müdürleri zamanının yüzde 60-70’ini inovasyon ve Ar-Ge ile uğraşmak yerine politikacılarla ilişkilere ayırmak zorunda. Bundan dolayı kaçan fırsatları bir düşünsenize...”


ETİNDEN DE KOYALIM


Acemoğlu’nun röportajı tazesinden okumuş olduğum “Dışişleri’nde yemek savaşları” ile karışınca ortaya tuhaf bir manzara çıkmış oldu.

Dışişleri’nde 850 personele yemek sunmak için yapılan yaklaşık 2 milyon TL’lik ihale tamamlanmadan önce kendince bir yılan hikâyesine dönmüş ve haberleşmişti.

İhale geçtiğimiz kasım ayında yapılıyor ve bir firma kazanıyor.

Daha sonra bir başka firma ihaleye alınmadıklarını iddia ederek itiraz ediyor. Kamu İhale Kurulu itirazı incelemeye alıyor ve neticede haklı buluyor.
Yeniden ihale yapılıyor. Bu kez itiraz eden firma kazanıyor.

Ancak yine itiraz geliyor. Deniyor ki “Etli nohut yemeğinde porsiyon başına 60 gram olması gereken kemiksiz dana eti miktarını, kazanan istekli 50 gram olarak beyan etmiş. Bu nedenle rakamları yanlış...”

Mesele dana etinde bitmiyor, itiraz eden tarafa bakılırsa. 50 gram limonun yokluğundan girmişler, tarhana çorbasından esirgenen 15 gram unun haklı haykırışından çıkmışlar.

Ancak kurul bu kez, “Şartnamedeki gramaja ters bir durum yoktur” demiş ve Dışişleri personelinin beslenme planlamasında en iyi neticeye varıldığına kanaat getirmiş.

Uzun ama şaibeli olmayan bir yolculuk, şeffaf bir ihaledir neticede kâğıt üzerinde.

Ancak her ihale böyle olmayabiliyor.


ANKARA’YA ŞİKÂYET

Haberin Devamı


Mesela geçen mart ayına kadar yerel haberlerden bir Brezilya dizisi gibi takip ettiğim Zonguldak Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin 7 milyon liralık yemek ihalesi...

Takibi güç, kafa kaşındıran ilişkiler konusunda iç gıcıklayan bir ihaleydi.

İhalesi için Zonguldaklı yemek firmalarının es geçilmesi ve başka bir şehirden, Kars’tan bir firmaya davet gönderilmesiyle karıştı ortalık.

Yerel firma sahipleri toplanıp Ankara’ya gitti, AKP’nin Zonguldaklı vekillerine durumu anlattı.

Vekiller hem Genel Sekreter Mustafa Özkan Gün’ü hem de Zonguldak Valisi Ali Kaban’ı arayıp şikâyetlerle ilgili soru sordu.

Olay Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na kadar ulaştırıldı ve ihale durduruldu.

Ancak yapılan ikinci ihaleye de Zonguldaklı firmaların girmesi mümkün olmadı haberlere göre ve Karslı firmada kaldı yine...


NE DİYORDU PROFESÖR
Karşılıklı iddialar ise Daron Acemoğlu’nun bahsettiği riskli alanları akla düşürüyor.

İhaleye katılması mümkün olmayan firmaların (sayıları belirtilmiyor haberde) “Paralel” bağlantılarının olduğu iddiaları dile getiriliyordu bazı haberlerde.

Bazı haberlerde Genel Sekreter ile AK Parti’nin il yönetimindeki yakın akrabasının ilişkilerinin ihalede etkili olduğu iddialarına rastlamak mümkün.

Kamuda, parti ayrımı yapmadan bütün partilerin bazı belediyelerinde vesaire “birkaç milyonluk” bu ihaleler üzerinden toplamda nasıl bir paraya ulaşılıyor siz hesaplayın...

Nasıl ‘tatlı’ bir düzendir? Ucundan tutan parmağını yalıyor...
Nasıl sağlam bir dümendir? Çarkını dürüstlük iddiasındakiler de kırmıyor.

Son 10-15 yılda Türkiye’de en hızlı değişen şey İhale Kanunu oldu.

Onlarca kez müdahale edildi, kesildi, biçildi, eklendi.

2014’te Maliye Bakanı Mehmet Şimşek İhale Kanunu’nun 32 kez değiştirildiğini, 135 maddede değişikliğe gidildiğini söylüyordu.

Nasıl oluyor o butik ihaleler filan, bazen anlayacak gibi oluyorum. Çok âlemim...

Yazarın Tüm Yazıları