Paylaş
Maç sonrası Nihat Özdemir gibi -maçı bence de kötü yöneten- hakeme yüklenen Fenerbahçeliler elbette vardı.
Ancak Fenerbahçe taraftarının bir bölümü ve sanırım önemli bir bölümü şu noktadaydı: “Yeter artık. Hakem suçlu, federasyon suçlu, rakipler suçlu. Peki hiç mi takım ve yönetim suçlu değil! Yeter artık kandırmaya çalışmayın milleti.”
Galatasaray, kötü gittiğinde de aynı gölge düşmanlarla mücadele etmeye çağırılıyor taraftar, Beşiktaş kötü gittiğinde de.
3 Büyükler yıllardır işler kötü gittiğinde taraftarın önüne hakemi atıp kurtulmaya alışmış.
Kesmezse hoca gider, o da kesmez ise çıbanbaşı ilan edilen bazı futbolcular. Fakat yönetimler o kadar başarılıdır ki; başka türlü bir özeleştiri yapmaya bile gerek duymazlar.
İzleyenler futbol nedir biliyor
Son ve canlı örnek Fenerbahçe cephesinde.
Şubat ayında dimdik düşüşe geçti Fenerbahçe. Herkesi bunu görüyor. Takımın kimyası bozuldu, kuru disiplin yöntemleriyle makine gibi oynamaları isteniyor futbolculardan.
Taraftar görüyor futbolsuzluğu, takımın moralsizliğini, isteksizliğini.
Hakemin kötü olduğunu da görüyor elbette ama günah keçisi ilan edilmesiyle bu işin bitmeyeceğinden de emin.
Bu kadar “Futbolumuz şöyle ilerledi, böyle gelişti” muhabbeti yapılıyor.
Futbol izleyenler de artık futbol nedir, hangi ülkede hangi şartlarda nasıl oynanır biliyor.
Doğru dürüst bir açıklama, teşhis ve tedavi istiyor.
Böyle “düşman hakem” çıkışlarını duyunca serinlemiyor kızgın taraftarın yüreği; akıl ve mantık arıyor.
Yani tıka basa doydu, artık eski numaraları yemiyor.
Uşağum, ha bi sakin olun da!
TRABZONSPOR’la herhangi bir bağım yok. Fakat Galatasaray’la oynamadıkları sürece Trabzon’un kazanmasını isterim.
Ama kendi kendilerine çelme takmalarını seyretmekten sıkılmaya başladım artık.
Şenol Güneş geldi, işleri yoluna koymaya çalışıyor.
İkinci yarıya hızlı girdiler, Barça’ya benzetildiler.
Sonra doğal bir duraklama dönemi geldi, Umut’un her maçta gol attığı dönem kesintiye uğradı.
Ooooo, baktım Trabzon’da yerel basındaki arkadaşlar hemen ayaklanmış.
Uşağum ha bi sakin olun da!
Rahatlığı hak ediyorlar
Ben dışarıdan görüyorum Trabzon’daki toparlanmayı, takım haline gelme çabasını ve Şenol Güneş’in şefkatli, disiplinli dokunuşunun çok şeyi değiştirdiğini.
Yakından, Trabzon’dan bakınca farklı mı algılanıyor?
Yeni transfer geçen hafta çocuğuyla trafik kazası geçirdi, ölümden döndü.
Zaten yeni gelmiş bir memlekete, ne olduğunu anlamaya çalışıyor.
Henüz golü yok ama anlayış lazım biraz belli ki. Hemen başlığı çakmışlar: “Gol makinesi bozuk mu?”
Adam hafta içinde ölümden döndü.
Biraz sakin lütfen.
Şenol Güneş’i ve takımı biraz rahat bırakın bence, ne yapacaklarını bildiklerini geçen birkaç haftada çok net gösterdiler ve bu rahatlığı hak ediyorlar.
Premier’e pirince giderken Süper’in bulgurunu aramayalım
KULÜPLER Birliği toplantısının ardından İstanbul BŞB Başkanı Göksel Gümüşdağ müjdeyi verdi: “Hedefimiz Premier Lig benzeri bir yapılanma...”
Vay! İşte hayallerin gerçek olduğu nokta. Yıllardır genişletilmiş futbol geyiği toplantılarında, dost meclislerinde, tribünde çekirdekli sohbetlerde, akıllara vitamin spor programlarında defalarca dile gelmiş bir dilek!
Niye olmayalım ki?
Neyimiz eksik?
Peki Premier Lig iyi bir uygulama mıdır?
Köklü İngiliz kulüplerinin, asırlık çınarların türedi zenginlere kendilerini beğendirip sattırabilmek için takla attıkları bu sistem ideal olan mıdır?
Nereden nereye gittiler?
Portsmouth’un dramı en taze olanı.
Leeds neredeydi nerelere gitti? Nottingham Forrest benzeri efsaneleri unufak eden bu sistem iyi midir, hoş mudur, üstümüzde iyi durur mu?
Türkiye’deki futbol yapısının değişmesi şart.
Yeni yasal düzenlemeler, çağdaş uygulamalara kapı aralayacak yeni bir organizasyon şeması da şart.
Fakat “Aaaa çok güzel, herkes seyrediyor” diye müthiş yanlışları bulunan bir sistemi olduğu gibi kopyalamak da sakıncalar içeriyor.
“Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” demişler, biraz düşünün, çok doğru demişler.
Paylaş