DÜN sabah saat 07.30 gibi uyandım. Sonra baktım maça daha iki saat var, vakit geçmeyecek 1 saat daha uyuma kararı aldım.
Uykumun en tatlı yerinde ‘‘Goooooooooooool’’ sesiyle yataktan fırladım. Saate bir baktım 09.35. Nihaaaaaa! İnanamadım yaptığım salaklığa ve yüzümü bile yıkamadan formamı üstüme giyip sokağa fırladım.
Hemen cep cihazına sarıldım. Benim elemanlar The Marmara'da seyrediyor maçı. Eve iki dakika. Hemen oraya yazıldım. Ben maçı izlemek için yerimi aldığımda durum 2-0 olmuştu.
Bir yandan uyuyakaldığım ve golleri canlı olarak izleyemeyen sayılı Türkler'den biri olduğum için kendime fırça atıyorum, bir yandan da heyecanla maçı seyrediyorum...
* * *
Maçı nasıl seyrettiğimizi tahmin ettiğinizden hiç girmiyorum.
‘‘Affettim lan seni Rivaldo. Seni de affettim lan Ronaldo. Biz zaten ailecek, hatta ülke olarak Brezilya'yı severiz. O ilk maçta bi yanlış oldu ama unuttuk gitti, he he!...’’ türü cümlelerle bitirdik Türkiye-Çin maçını.
Maç biter bitmez de apaçi model kutlamalara katılmak üzere The Marmara'dan çıkıp, yekten Taksim Meydanı'ndaki kitleye karıştım.
Yok, aslında önce bir İstiklal Caddesi turu attım, sonra meydana döndüm.
Millet bu tür sevinçlere o kadar hasret kalmış ki (Cimbom sağolsun, benim pek şikayetim yok aslında); ne yapacağını şaşırmış vaziyetteydi.
Cadde üzerindeki bütün mağazalar, ellerindeki kırmızı-beyaz ürünleri vitrine yığmıştı. Ama bir tanesi, kırmızı-beyaz diye üstünde nal kadar ‘‘England’’ yazan bir tişört koymuştu. Çok beğendim ama tuhaf olur diye almadım. Yarın gidip almayı planlıyorum ama...
Bayrakçılar güzel para yaptı. Bir de su satıcıları. 1,5 milyona da bayrak vardı, 14 milyona da. Bir tane Portekizli turiste bayrak alması için yardımcı oldum. Adamda para mevhumu tamamen kaybolmuş. Bayrakçı da anlamıyor diye bunu hafiften kazıklamak istiyor.
Ben olaya müdahale ettiğimde bayrakçı ‘‘İki buçuk mistır, iki buçuk’’ diyordu. Adam da 500 bin lira uzatıp duruyordu. Sonunda adama durumu anlattım. Bozukluğu çıkışmayınca 10 milyon vermesi gerekti.
* * *
Ama adam bana sürekli olarak ‘‘Ay dont trast diz men’’ yani ‘‘Bu adam güvenmiyorum’’ diyor. ‘‘Dont vöri koç, ben halledecem’’ dedim.
Bayrakçı da hakikaten güvenilmemeyi hak ediyor. Çıkardı para üstü olarak 7 milyon verdi. Benim de tepemin tası attı tabii. ‘‘2,5 diyordun adama, ayıp değil mi?’’ dedim. Bu sefer bana bozuldu. Bozulsun, 500 bin daha aldım ve bir Portekizliyi bayrak sahibi yaptım.
Taksim Meydanı'nda Beyoğlu Belediyesi'nin minibüsü etrafında toplanan kalabalık sürekli olarak Tarkan'ın şarkısını dinledi. Bir ara gına gelmiş olacak ki; durup dururken İstiklal Marşı söylemeye başladı insanlar. Polisler filan da hazırola geçti haliyle.
İşin komiği, yarım saat sonra millet kendini gaza getirip bir daha İstiklal Marşı okudu. Tahminimce gün boyunca 20 kere filan okumuşlardır. Ben sadece iki tanesinde hazır bulundum.
Bir ara meydanda Çinli bir çocuk belirdi. Ama çocuğu sırtına alan adam feci halde bizden biri. ‘‘Yahu bu adam gaza gelip gördüğü ilk Çinli çocuğu sırtlayıp buraya getirmiş olabilir mi?’’ diye kıllandım hatta. Dayanamayıp sordum. Meğer bizim Gümüşsuyu'ndaki Çin lokantasının sahibinin oğluymuş. Çocuk ‘‘En büyük Türkiye’’ diye bağırdıkça, millet sarılıp sarılıp öptü. Sevimliydi hakikaten velet.
Meydana gelen gençler süper maytap yaptılar. Okulu kıran oradaydı zaten. Bir baktım, bir grup liseli genç iki Danimarkalı bulmuş adamları havaya atıp tutuyorlar. Yere indiklerinde bayağı bir sarsılmış oldukları belliydi. Bizim genç apaçilerden biri adama sarılıp sarılıp ‘‘Yu red vayt, vi red vayt, orrayt?’’ (Siz kırmızı-beyaz, biz kırmızı-beyaz, çaktın mı köfteyi) dedi. Adam sadece ‘‘Orrayt, orrayt’’ dedi.
Meydan orijinal modelden geçilmiyordu. Bir hurdacı, el arabasına iki tane adamı bindirmiş gezdiriyordu. Adamlar da ellerinde bir bayrak ‘‘En böyük Türkiya’’ diye bağırıyorlar. Ama Türk modeli kutlamada hadise burada kalmaz di mi? Kalmıyor zaten. İki vatandaş da ambiyansa yancı yazılmış, adamları düşürmeye çalışıyor. Yok böyle eğlenen bir millet hakikaten.
Milli Takım için yapılan tezahüratlar, kulüp tezahüratlarının yanında sönük kalıyor, malumunuz. ‘‘Türkiye’’ temalı fazla tezahürat yok. Kulüp sloganlarından yapılan uyarlamalar da çok başarılı olmuyor. Ama enteresan bir iki tane vardı. Mesela bir ekip ‘‘Kosta Rika sen bizim şebeğimizsin’’ diye bağırdı. Bunu bir Kosta Rikalı'ya nasıl açıklayabilirdim diye bayağı düşündüm. Açıklayamayacağıma karar verdim.