Şimdi gidiyorum ama döneceğim

ŞİMDİ okuyacağınız (veya okumayacağınız, rahatınıza bakın) yazıyı kaleme almak ne kadar akıllı bir hareket, şu anda kestiremiyorum.

Ama elimde değil işte, yazacağım.

Sevgili okurlar, aziz Romalılar; iki gün önce bir kitap geldi.

Kitabın kendisi kalkıp gelmedi elbet. Yazarı getirdi, sağolsun.

Kitabın adı: ‘‘Profesyonel Yaşamda Kişisel İmaj.’’

Yazarı da Özlem Çakır.

Normalde bu tarz kitaplarla pek işim olmuyor açık konuşmak gerekirse. Fakat, neymiş bu hadise diye şöyle bir karıştırmaya başladım. Ve, hala inanamıyorum ama baştan sona okudum.

Bu başarılı kitabı bitirdiğimde nefes nefeseydim ve kalbim acayip hızlı bir şekilde atıyordu.

‘‘Niye?’’ diye soracaksınız. Hemen cevaplayayım. Kitapta çizilen ideal çalışanla benim uzaktan yakından hiçbir alakam yoktu. Yani benim hala Hürriyet'te çalışıyor olmam büyük bir mucizeydi.

Niye mi hemen örneklerle açıklayayım:

Mesela, ‘‘Konuşmanızın dinlenmesi için neler yapabilirsiniz?’’ bölümüne bakalım...

Liste çok uzun ama benim takıldığım yer 15'inci madde oldu.

Madde aynen şöyle: ‘‘Yakın ilişkide olduğunuz kişiler ya da iş arkadaşlarınızla aranızda oluşturduğunuz jargonları başkaları ile iletişimde kullanmayın...’’

Şimdi, benim birkaç yakın arkadaşımla konuşmamı, normal bir insanın anlamasına neredeyse imkan yok. Dekoder gerekiyor konuşmayı çözebilmek için.

Mümkün mertebe bu tabirleri (Ayıp tabirler filan değil yanlış anlaşılmasın. Sadece konuşmayı uzatmamak için 10 cümlelik bir açıklama yerine tek bir kelime kullanmak yeterli olabiliyor, onu söylüyorum) diğer insanlarla konuşurken kullanmıyorum.

Ama arada ağzımdan çıkıyor.

Örnek vereyim, daha iyi anlaşılır.

Birkaç ay önce, Galatasaray'ın bir yemeğine gideceğim.

Tam gazeteden çıkıyordum, bir arkadaşıma rastladım. Kızcağız, ‘‘Nereye Kanat?’’ dedi.

Ben de ‘‘Cimbom vazife bekliyor’’ dedim.

O da, ‘‘Aaaaaa, oraya gidiyorsan, bilmem kime de selam söyle’’ dedi.

‘‘Bilmem kim’’ benimle aynı lisanı kullanan yakın bir arkadaşım.

Refleks olarak ‘‘O alçılı’’ dedim.

Kız da ‘‘Hiiiiiii! N'oldu, bir yerini mi kırdı’’ dedi.

* * *

Verdiği tepki çok normal tabii ki. Ama oradaki ‘‘alçılı’’, bildiğimiz alçı manasında kullanılmıyor.

Yani ‘‘Bilmem kim bey’’in başına bir şey gelmiş değil. Sadece, o akşam işi var, ‘‘bağlantılı sefer’’ yapıyor ve Cimbom gecesine katılamayabilir. Olay bundan ibaret.

Bunu böyle uzun uzun anlatacağıma, kısaca ‘‘alçılı’’ dedim oldu bitti. Hayır tabii ki bitmedi.

Bu sefer ‘‘Bilmem kim’’in sıhhatinin gayet yerinde olduğunu, ‘‘alçılı’’nın şu anlama geldiğini filan anlatmak zorunda kaldım.

* * *

Sadece bu yüzden adamı kapı dışarı etmezler herhalde. Ama iş bu kadarla kalmıyor.

‘‘İşyeri genel kuralları’’ bölümüne şöyle bir göz attım, rengim soldu.

Birinci sırada, ‘‘İşe uygun kıyafetle gelmek’’ diyor.

Ben ki, toplantıya bile üzerinde nal kadar Stalin resmi basılı tişörtle girmiş adamım.

Bir keresinde de Galatasaray formasıyla girmiştim. Ama o kaçınılmaz bir durumdu. Akşam Milan'la oynayacaktık, ben de gazeteye renk yapıp gelmiştim. Yoksa toplantıyı sabote etme gibi bir niyetim yoktu.

Sonra diyor ki aynı listede ‘‘Ofis içi yazışmalarda özenli bir dil kullanın ve imla kurallarına dikkat edin..’’

Ben size, bugün öğlen yemeğe gitmek için Sanlı'ya yazdığım mesajı aktarayım, kararı siz verin:

‘‘Bittiiiiiiim. Karnım gurulduyo. Nabiyoz yemek işini uzta? Yemek kötüyse, kebap patlatalım mı hea?’’

Gördüğünüz gibi son derece yalın ve kibar bir üslup kullanmışım.

Bir de ‘‘İşe gidememe durumlarında mutlaka iş yerine bilgi vermek’’ var.

Bunu az önce yaptım.

Cumartesi günü Latif'le Bodrum'a gitmeyi planlıyoruz. Yani önümüzdeki hafta yazı görmezseniz beni hakikaten kovdular diye düşünmeyin.

Ben de, bu durumu Ertuğrul Özkök'e haber vereyim, izin isteyeyim dedim.

Aradım, en efendi insan tonuyla, ‘‘Ağbi durumumuz budur. Gidersem halk ayaklanır mı?’’ dedim.

O da ‘‘Git tabii, git’’ dedi.

Şimdi burada bıraksan çok iyi değil mi?

Fakat rahat edemedim ve ‘‘Ben cumartesi yoktum küçük bir rahatsızlık geçirmişsiniz, geçmiş olsun’’ dedim.

Bu konuya delirdiğini de biliyorum üstüne üstlük. ''Yok yahu, birşeyim yok benim. Abartı bunlar, hepsi yalan'' diye celallendi.

Durumu kurtarmak için espri yapayım dedim ve ‘‘Ben de önüm açılıyor diye düşünmüştüm heh heh’’ dedim.

Sadece ‘‘Ona daha çok var. Çekilebilirsin Kanat’’ dedi.

Umarım espri olduğunu anlamıştır. Anladın di mi abi?
Yazarın Tüm Yazıları