(Bakan Atilla Koç, Türkiye’de yaşayan Alman vatandaşlarından bahsederken "Dinini şeyedeyim" dedi.
Dil konusunu görüşmek üzere yapılan toplantıda gafı hatırlatılınca "Ben onun dinini önemseyeyim anlamında söyledim, yanlış anlaşılmasın..." diyerek durumu açıkladı.)
- Iyyyh, içim geçmiş. Pıssst, tombul! Şimdi biz niye toplandık, de bakalım?
- Efendim, Türkçe ve genel manada sorunlarıyla ilgili olarak meclis çatısı altında grubu...
- Grubu yiyim, sana bişiy olmasın!
- Efendim?
- Ehe-ehi! Yani grup güzel bir şey diyorum. (Toplanmışınız bir odada, akla yelken gidiyorsunuz... Mır mır mır... Efendim aşağı; efendim yukarı... Mır mır mır...)
- Ne dediniz efendim?..
- Kısa keselim diyorum ballı böreğim; bizim kazanda kaynamaz bu konu uzun uzun. Uykum geliyor.
- Dil diyorduk, Türkçe diyorduk, bozulma diyorduk...
- Atmasyonel partifisyon diyorduk biz de; ehe-ehi! Peee! Kurabiye yok mu?
- Atmasyonel partifisyon ne demek efendim?
- Yani çok güzel konuştun demek.
- Bana Fransızca gibi geldi...
- Bana da çok tıraş geldi bu mevzular be pehlivan! Hah kurabiye! Takılın siz ben dinliyorum.
* * *
- Özellikle teknolojil gelişmelere ayak uydurmak ve yetişmekte olan kuşakların dille bağlantısına...
- Söğüş dil olsa da yesek, şöyle turşuyla filan...
- Buyurun efendim, bir şey dediniz galiba?
- Yok, dinliyorum. (Bulaşmasana be bana mır mır mır...)
- Ama görüşünüz önemli...
- Ya, görüşü şeyedeyim...
- ???
- Ne sustun gagalak kuşu gibi öyle/ Öt bakalım cik-cicik-cik diye... Aha şiir yazdım. Tombul, sana diyorum ehe-ehi!
- Teessüf ederim efendim. "Şeyedeyim" dediniz!
- Der miyim ya? Dedim di mi?
- Dediniz efendim! Pes!
- Yani görüşü önemseyeyim, onu dikkate alayım manasında...
- Öyle kullanılır mı "şeyedeyim" sayın bakan!
- Sen anlamazsın, kullanılır be hafız!
- Şık olmadı!
- Bırak dağınık kalsııın! Kanka, asıl sen Ahmedinejad’ın İngiliz askerlere aldığı elbiseleri gördün mü? Şıktı ha! İnsaflı adam Ahmedinejad. Ben olsam ipipallah sivri külah postalardım çipilleri...