Sayım günü niye herkes işe geliyor?

Kanat ATKAYA
Haberin Devamı

DÜN sabah, ilk iş olarak, kaybetmeyeyim diye çok şık bir şekilde katladığım ve özenle sakladığım izin kağıdımı son bir kez daha kontrol ettim.

Boş caddelerde yürürken sıkılmayayım diye Radiohead'in OK Computer'ını, mobil müzik dinleme cihazıma yerleştirdim ve kendimi sokağa attım.

O da ne! Apartmanın önü ana baba günü. Konu komşu herkes pijamasıyla filan sokakta. Sanırsın, Sınır Tanımayan Cihangirliler Örgütü sokağa çıkma yasağını protesto ediyor.

Tabii ki böyle bir protesto filan yok. Meğer gazete dağıtım kamyonu bizim apartmanın önüne yanaşmış, bilgiye aç kitleler de başına üşüşmüş.

Halkı selamlayıp, Taksim'e doğru yürümeye başladım.

Turistler resmimi çekti

İnsan konfora hakikaten çabuk alışıyor. Nasıl olsa trafik yok diye caddenin ortasından yürüyorum. Ama tabii ki trafik var. Ve ben trafiğin varlığını yanımdan vınn diye geçen bir turist otobüsü sayesinde net bir şekilde öğrendim. Bu arada bazı turistler fotoğrafımı bile çektiler. Ne yapacaklarsa, anlamadım işte...

Taksim Meydanı, bir sayım gününe göre kalabalık bile sayılırdı. Görevliler, izin almış taksi şoförleri, turistler ve arada kaynarız işte diye daralıp kendini sokağa vurmuş tipler filan vardı. Kızılkayalar'ın yanındaki büfe de açıktı. Oysa ben daha boş olacağını umuyordum ortalığın.

Gönüllü otostop insanı

Bu arada elim sürekli cebimde. Biri çıkıp, üzerinde ‘‘Sokağa çıkmasına izin verilmiştir’’ yazılı küçük izin kağıdımı sorsun diye AKM'nin önünde duruyorum. Bir yandan da Radiohead dinlemeye devam ediyorum.

O anda önümde zonk diye bir pikap durdu. Kulaklığı çıkarıp ne demeye çalıştığını bile dinlemeden, hevesle küçük izin kağıdımı çıkarıp gösterdim adama. Baktım birşeyle anlatmaya çalışıyor. Kulaklığı çıkarıp ‘‘Efendim?..’’ dedim.

Meğer, ‘‘Nereye gidiyorsun, yolumun üstüyse atarım’’ demeye çalışıyormuş.

Bu gönüllü otostop insanına teşekkür edip, zaten bir arkadaşımı beklediğimi söyledim. Küçük izin kağıdımla ilgilenmemesi ise açık konuşayım, beni biraz kırdı.

Nihayet iznimi sordular

Bu arada arkadaşım da geldi ve gazeteye doğru yola çıktık. Şişhane civarlarında da polis çevirdi ve izin kağıtlarımızı sordu. Nasıl sevindim anlatamam. Polis, ‘‘Yeter beyefendi, gördük kağıdınızı’’ dediği anda, işi biraz abarttığımın farkına vardım. Küçük izin kağıdımı yine eskisi gibi özenle katlayıp, gömlek cebime koydum.

Gazetede bir kez daha şaşırdım. Herkes işe gelmiş. Zaten hep böyle olur. Seçim, bayram, nüfus sayımı filan oldu mu, millet direkt işe yazılıyor. Herhalde ‘‘Evde bütün gün kapalı kalacağız. Hanımla/Beyle, kesin arıza çıkar. Gideyim gazeteye kafamı dinlerim’’ diye düşünüyorlar. Haklılar tabii.

Müze gezelim biraz

Dışarı çıkması yasa ile yasaklanmış ve kaçacak yeri kalmamış bir erkeğe, gün boyunca bir kadının neler yaptırabileceğini sanırım hepiniz tahmin ediyorsunuzdur. Yani muhakkak bozulmuş bir şey çıkar ve tamir edilmesi gerekir. Dünyanın en sıkıcı ve çözümü en imkansız konuları uzun uzun tartışılır filan falan...

Şu anda iş yerinde sayılmış ve işini bitirmek üzere olan biri olarak inanın ne yapacağımı bilmiyorum. En iyi fikir, sabah otelde tıkılı kalmış turistlerle röportaj yapan Ayten Görgün'den geldi. Müzeler açıkmış. Gidip biraz müze gezelim o zaman.

Haydi eyvallah...

Yazarın Tüm Yazıları