Saygıyla, sevgiyle, müzikle: Durul Gence

Türkiye’de popüler Batı müziğinin en temel taşlarından birini, Durul Gence’yi kaybettik...

Haberin Devamı

“En temel taşlarından” biri derken, “ilk taşı yuvarlayanlardan” biri olduğunu söylemeye çalışıyorum.

1950’lerin ortaları, Deniz Harp Okulu’nda önce “Genç Denizciler” olarak kurulan, daha sonra okulun baskısı neticesinde elemanlardan Erkan Gürsal’ın takma adıyla ‘Somer Soyata Topluluğu’ olarak değiştiren ekibin davulcusuydu Durul Gence...

Saygıyla, sevgiyle, müzikle: Durul Gence

Herkesten önce o vardı yani; Güngör Yücel, Ersin Yüce, Erkut Taçkın, Özden Ulugöl ve elbette Erkan Gürsal ile...

Memlekette bir rock’n roll grubu olarak ilk sahneye çıkan ekiptendi Durul Gence ve askerlikle de bağı fazla sürmemişti.

Ankara’da 1960’ların başında önce Sweaters veya Süveterliler ile sonra da ‘Somer Soyata’dan gelen arkadaşlarıyla birleşerek kurdukları Sextet SSS ile ortalığı kasıp kavurmuştu.

Haberin Devamı

18 Nisan 1962 tarihli Popüler Melodi dergisinde iki konser haberleri birden yer alıyor.

25 Mart’ta “henüz 3 aylık bir mazisi olmasına rağmen” Büyük Sinema’ya 1600 kişi toplayan Sextet SSS o dönemde piyanoda Murat Sungar, tenor saksofonda Beat Johson, basta Caner Tunaman, davulda Durul Gence ve vokallerde Erkut Taçkın ile Bobby Roberts’tan oluşuyor.

Büyük Sinema konserinde daha sonra yurtdışına yerleşen Lale Akat’ın da grupla sahneye çıktığı ve çok beğenildiğini okuyoruz haberde:

“Lale Akat’ın gruba olan yeniliği zaman zaman kulaklardan kaçmamakla beraber, daha olgun bir ses olarak gözüktü. Yeni Amerikalı saksofoncuları Beat Johnson her fırsatta ustalığını gösterdi.

“Durul, ‘Big Hunk of Love’da bagetleri konuştururken, söylediği ‘Let Me Cry’ile de alkışları hak etti...”

Sextet SSS aktaranlara göre çok iyi bir topluluktur ama kısa sürmüştür ömrü... Erkut Taçkın yurtdışına gitmiştir, elemanlardan bazıları orduda devam etme kararı almıştır vb...

Durul Gence müziğe devam eder neyse ki, hem yurtdışında hem de bizim buralarda... ‘Durul Gence 5’ de mükemmeldir, ‘Durul Gence 10’ da, sonrakiler de...

Onno Tunç’tan Atilla Özdemiroğlu’na, Şanar Yurdatapan’dan Harun Kolçak’a, Ajda Pekkan’dan Şebnem Ferah’a pek çok müzisyenin hayatlarına dokunmuş, ufuklarını açmıştır. Orkestralarının şeması, Türkiye’de popüler müziğin soyağacı gibidir...

Haberin Devamı

Biz İstanbullular için Ankara’da yaşaması biraz güçleştirmiştir bol bol dinlememizi fakat fırsat buldukça bu büyük efsaneyi canlı izleme şansını kaçırmadım.

Bunların içinde en unutulmazlarından biri 15 Mayıs 2010’da Durul Gence, Murat Sungar, Burak Gürsel ve Sedat Ergin’in sahne aldıkları “Yüreklendirme Konseri”ydi.

Sedat Ergin’in sosyal medya hesabında detaylarını paylaştığı o minik konserden sonra Durul Gence’yi bir daha izleme fırsatım olmadı ne yazık ki...

Müzik dünyamızın çok sevilen, gerçek manada öncü, öğretmen, rol modeli olmasının ötesinde müthiş de bir davulcu olan Durul Gence’ye bıraktığı harikulade miras için teşekkür ederim.

Saygıyla, sevgiyle, şükranla, müzikle uğurluyorum bu gerçek devi...

Haberin Devamı

BİR TATLI FOTOROMAN HATIRASI

HEY
dergisinin ilk dönemleri... Yıl 1971...

Hey’in acar muhabirleri canım Arda Uskan ağabeyim ve Cengiz Tünay’ın “yönetim ve görüntüleme” işini üstlendikleri dev bir fotoroman prodüksiyonu müjdeleniyor...

Saygıyla, sevgiyle, müzikle: Durul Gence

“Boşluktan Gelen Kadın” adlı fotoroman birbirlerine aşık olan ancak birbirlerinden kaçmaları gereken iki yabancının “aşk ve heyecan zinciri” şeklinde gelişen hikâyelerini konu alıyor...

Başrollerde müzik dünyamızın iki devinin yer alacağı iftiharla duyuruluyor: Ajda Pekkan ve Durul Gence...

Ajda Pekkan’ın müziğe geçiş yaptığı dönemdeki en büyük destekçilerinden biriydi aynı zamanda Durul Gence.

20 yıl önce, 8 Ekim 2001’de rahmetli Yener Süsoy’la röportaj yapan Durul Gence’nin sözleri Hürriyet’te şöyle yayınlanmıştı:

Haberin Devamı

“Durul Gence Beşlisi’ni kurduğumuz 1966 yazında Boğaz’daki ünlü Kulüp Batı’da çalışmaya başladık. Akşamüstleri biz prova yaparken küçük motoruyla Zeki Müren gelir, kamelyada sanatçı dostlarıyla çay içip sohbet ederdi. Bir gün baktık ki yanında Ajda Pekkan var. O sıralarda onun hakkında ‘Adana’da şarkı söylerken yuhalanmış, domates atmışlar’ gibi laflar dolaşıyor ortalarda. Rahmetli Adem Çavdar her zamanki efendi haliyle geldi yanımıza ‘Durul Beyciğim, Zeki Bey rica ediyor, bir mahzuru yoksa Ajda Hanım sizin eşliğinizde bir parça söyleyebilir mi?’ dedi. Biz kabul edince geldi Ajda, tonunu tespit ettik ve ‘All Of Me’yi söyledi. Bayağı da güzel söyledi doğrusu. Hatta içimden ‘Yumurta atanların elleri kırılsın’ dedim. Film filan çeviriyor ama, şarkıcılığı meslek olarak seçmeyen birisinin böyle güzel söylemesine şaşırdım. Bunu kendisine de söyleyerek kanına ilk giren sanırım ben oldum...”

Yazarın Tüm Yazıları