Paylaş
Seçim üzerine hepsi de kendi açısından isabetli olabilecek tahliller, yorumlar, gelecekle ilgili projeksiyonlar arasından geçip giderken “büyük gündemden” rol çalmaya gücü yetmeyecek, hiçbir seçimde kazanamayan/kazanamayacakların ömründen bir kaza, bir dram:
“Kadın işçiler dehşeti yaşadı! Ölü ve yaralılar var...”
Bursa’nın Yenişehir ilçesinde kadın tarım işçilerini taşıyan kamyonetin kaza yapması sonucu 2 kişi öldü, 4’ü ağır 37 kişi yaralandı.
Fasulye toplamaya gidiyorlarmış... Olay yerine çok sayda ambulans sevk edilmiş... Can pazarı yaşanmış... Jandarma soruşturması sürüyormuş...
Türkiye’de 48 farklı ilde ekmek parası peşinde sürünen milyonlarca tarım işçisi var...
Çoğunluğu kadınlardan ve çocuklardan oluşuyor. Bursa’daki kazada ölenler gibi çok sayıda Suriyeli de bu ucuz ve güvenceden uzak işgücü ordusunda mecburi nefer...
Günlük kazançları ortalama
50 TL.
Bütün gün çoğunlukla berbat işlerde çalışıyorlar, sonra da elektriğin, suyun, temizliğin, yemenin/içmenin, eğitimin, barınmanın dev birer sorun olarak üzerlerine düşürdüğü gölgenin altında hayata tutunmaya çalışıyorlar...
Kız çocuklarının neredeyse yarısı eğitimle hiç tanışmıyor...
Taşıma suyla, hastalıklara açık şekilde yaşıyorlar.
Lağım yattıkları yere karışıyor mesela...
Derme çatma çadırlarda yatıp kalkıyorlar, (eğer varsa) elektrik kabloları çocukların oynadıkları kirli su birikintilerinin içinden geçiyor.
Kaza piyangosunda ikramiyenin kendilerine vurmaması için duayla geçiriyor aileler günlerini...
Her yıl “mevsimsel tarım işçilerinin yaşadıkları sorunları gidermek amacıyla yayınlanan genelgeler” kadük kalır; adı vardır etkisi yoktur...
Sağlık hizmeti alamazlar, eğitimden mahrum yaşarlar, sorunları saymakla bitecek türden değildir ezcümle...
Dün 2 işçinin öldüğü, 37 işçinin yaralandığı kazanın yaşandığı Bursa Yenişehir’de Evrensel’den Uğur Ökdemir’in hazırladığı bir haber vardı “tesadüfen”...
O haberin sonunda muhabir lise öğrencisi Salih Çay’ın sözlerine yer veriyordu...
Seçimi ve hayatı, memlekette yuvarlanıp duran iğneli mağduriyetler fıçılarının birinin içinden okumak istersiniz belki diye aktarayım Salih’in sözlerini:
“Lise iki bitti şimdi lise üçe hazırlanıyorum. Ama açık söyleyeyim geleceğimi göremiyorum. Hayallerim var ama gerçekleşir mi bilemiyorum. Okul bitmeye yakın iki ay öncesinden ailemle tarlaya gidiyorum ta ki okullar açıldıktan iki ay sonra anca okula dönebiliyorum. Karnemizi bile alamıyoruz. Zaten eğitim sistemi de sürekli değişiyor. Lisede alan seçiyorsun üniversitede iyi bir bölüm okumak için ama bir anda sistem değişiyor seçtiğin alanda iyi bölümler kalmıyor. Kalp hastası olduğum için tarlada çalıştırmıyorlar beni. Çadırda annemlere yardımcı olmaya çalışıyorum. Yaşadığımız ortam benim sağlığım için elverişli değil ama mecburen kalıyorum. Benim suyum hazır, ama buradakilerin kullandığı su iki-üç kere kaynatılıp öyle kullanılıyor. Eğer imkânlar elverirse hâkim veya savcı olmak istiyorum, bu adaletsizliği düzeltmek istiyorum...”
Bu yazı mürekkebe dökülüp kâğıtta, piksel piksel ekranlarda belirecek ama aslen suya yazılmıştır.
Esas seçim, yazgısı suya yazılmışları görüp görmemekte...
Hayırlı olsun.
Paylaş