Şair uçar şiir kalır

PENCERENİN yanında, Kadıköy eskicilerinden öğrenci evine taşınmış ve karşılıklı konumlandırılmış koltuklara gömülmüşüz.

Haberin Devamı

Soğuğa, sıcağa, can sıkıntısına, gençlik hezeyanlarına, aşk acılarına, parasızlığa, sigarasızlığa, kahvesizliğe karşı silahımız şiir.
Demiray, ellerinin içinde kaybolan turuncu kapaklı incecik kitaptan, bezginliğimizden beklenmeyecek bir coşkuyla okumaya başlıyor:
“Biz şehir ahalisi, Kara Şemsiyeliler!
Kapçıklar! Evraklılar! Örtü Severler!
Çığlıklardan çadır yapmak şanı bizdedir
Bizimdir yerlere tükürülmeyen yerler
Nezaketten, haklılardan yanayız hepimiz
Sevinmemiz çapkıncadır, ağlatır bizi küpeşteler
Yaşamak deriz –Oh, dear- ne kadar tek düze
Katliamlar ne kötü be birader”

*

Karşı koltuktan, elimdeki kara kapaklı incecik kitaptan okuyarak karşılık veriyorum:
“Karanlık sözler yazıyorum hayatım hakkında
öyle yoruldum ki yoruldum dünyayı tanımaktan
saçlarım çok yoruldu gençlik uykularımda
acılar çekebilecek yaşa geldiğim zaman
acıyla uğraşacak yerlerimi yokettim
Ve şimdi birçok sayfasını atlayarak bitirdiğim kitabın
Başından başlayabilirim”
İsmet Özel okuyoruz. Sadece İsmet Özel okumuyoruz elbette; İkinci Yeni seviyoruz, Memet Fuat’ın Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi’nden “Şairler kaç yaşında ölür?” sorusunun cevabını arıyoruz, Kadıköy birahanelerinde Cemal Süreya’yı uzaktan hayranlıkla izliyoruz filan.
İsmet Özel’i seviyoruz fakat “kendi şiirini kötü okuyan şairlerden kabul ediyoruz” affına sığınarak.
“Play” tuşuna tornavidayı ittirerek müdahale edince anca çalışabilen kasetçalardaki ses kaydına burun kıvırıyoruz mesela...
İsmet Özel’e henüz kırılmamışız; “Sivas göklerinde Sırp tayyareleri uçacak mı?” yazısını henüz yazmamış, “Kalın Türk” ufuk çizgisinde belirmemiş.
Şaire kırılıyoruz ama şiirine kırılmıyoruz; öyle seviyoruz, her yazdığını okumaya devam ediyoruz...
İsmet Özel şiirinin biz yaşadıkça ruhumuzda karşılığını bulacak bir ses olduğunu biliyoruz “Şair uçar, şiir kalır” diyoruz.

*

İsmet Özel, son bir şiirle şiiri bıraktığını duyurdu.
Artık “şiirlerini okuyabilecek narodnik kalmadığını” (Halkın Dostları’nı hatırlayınız) belirterek şiiri bıraktığını söyledi.
“Şair uçar, şiir kalır” demiştik.
Gezi Parkı günlerinde Fransız Konsolosluğu’nun duvarlarına sprey boyayla iki şiir “bırakılmıştı”.
Biri canımızın içi Turgut Uyar’ın “Yokuş Yol’a”sıydı; hani: “Muş-Tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan/ eşkıyalar kanar kötü donatımlı askerler kanar” diye içimizden geçen şiiri.
Diğeri Taksim Meydanı’nı ve “narodnik”leri selamlıyordu; İsmet Özel’in “Kan Kalesi” şiiri:
“Elbet bir hinlik vardır seni sevişimde
ey kanıma çakıllar karıştıran isyan...”
Sevgiler İsmet Bey...

Yazarın Tüm Yazıları