UEFA'nın İstanbul'daki terörist saldırıları bahane ederek Galatasaray-Juventus maçını tarafsız sahaya alması, Avrupa'da yaşayan tüm gurbetçileri birleştirdi. Beşiktaşlısından Trabzonsporlusuna, Fenerbahçelisinden Anteplisine kadar, Avrupa'nın değişik ülkelerinde yaşayan Türk futbolseverler, Dortmund'daki Westfalen Stadı'nı hıncahınç doldurup Cimbom'a destek verdi.GERMEN yiğitlerinin harman olduğu diyardan, Dortmund'dan sevgiler! Aybaşı olması itibariyle Noel alışverişine kilitlenen Dortmund ahalisi, kentlerindeki Şampiyonlar Ligi maçını ‘‘Çalışmadığımız yerden geldi’’ şeklinde yorumluyordu, maçtan bir gün önce. Kent merkezindeki Cotton Cafe'de 33 cl'si 2 Euro 30 centten satılan Hövels Bitter birasından yaklaşık üç litre tükettiğini düşündüğüm Hanzi Müller ağabey (gerçek adı bu değildi tabii ki) ‘‘Bütün Dortmund sizi destekliyor’’ diyor. Yemiyorum tabii... Ama bir yandan hoşuma da gidiyor bu sıcak tavır. ‘‘Hanzi Müller ağabeye bir 33 cl Hövels Bitter de benden, bitte’’ diyorum.200 PAUND HARCADIMHanzi Müller ağabey, belli ki, Türklerle takılmış bir ağabeyimiz. Altta kalmamak için ‘‘Dostuma benden bir tane -was ist das?- Hah, Dortmunder pills’’ diyor. Meseleyi küçük yoğunluklu bira ısmarlama savaşına dökmek istemediğimden, başka bira ısmarlamıyorum, Hanzi Müller ağabeye. Müsaade isteyip yola koyuluyorum.Gurbetçi olarak adlandırdığımız vatandaşlarımız sökün etmiş. Dortmund şu dakika itibariyle Germen yiğitlerinin harman olduğu bir yer değil. Fenerlisi, Cimbomlusu, Beşiktaşlısı, Anteplisi, Samsunlusu, Muşlusu, Siirtlisi, siz sayın işte... Şimdi onlara kulak verelim...Orhan Akpınarlıoğlu, 43 yaşında. Bolton'dan gelmiş. Galatasaray taraftarı. Soruyorum ‘‘Galatasaray'dan umutlu musun?’’ diye. Diyor ki, ‘‘Her zaman umutluyuz.’’ ‘‘Kaç para harcadın bu seyahat için?’’ diyorum. 200 paund harcamış. Bu arada pardon, 200 paund demek 500 milyon lira demek. Soruyorum Orhan'a, ‘‘Takım kaybederse ne yapacaksın?’’ diye. ‘‘Yol bitmeyecek ağabey’’ diyor. ‘‘Peki Galatasaray'ın ceza olarak Almanya'da oynamasına ne diyorsun?’’ diye soruyorum. Bu araştırma boyunca en sık aldığım cevabı veriyor, ‘‘Allah belalarını versin.’’Orhan, yalnız değil. Londra'dan gelen ve henüz 19 yaşında olan Ömer Özcan, şöyle diyor: ‘‘Gurbetçilikten dolayı çok stat gezdik. Galatasaray'a yapılan, büyük bir haksızlık. Biz bombalar patlarken bile İngiltere'de, İrlanda'da maç seyrettik.’’Sinan Tüzün, Ultraslan Avrupa Başkanı. Maç için Londra'dan gelmiş. Galatasaray'ın İstanbul yerine Avrupa'da bir statta maç oynamasını ‘‘adilik’’ olarak adlandırıyor. Ama esas tepkisi, UEFA'ya karşı. Diyor ki, ‘‘Afganistan'da bile maç oynandı.’’Stada doğru yürürken, Beşiktaş formalı bir vatandaşla karşılaşıyorum. İsmi Nurettin Sargun. 21 yaşında, Dillemburg'dan ve Beşiktaşlı. Diyorum ki, ‘‘Nurettin, madem sen Beşiktaşlısın. Niye bir de Cimbom bayrağı satın almaya çalışıyorsun?’’ Nurettin diyor ki, ‘‘Ben Beşiktaşlıyım, küçük kardeşim Galatasaraylı. Bu maça onu ve annemi de getirdim. Galatasaray kazanırsa, hepimiz birlikte sevineceğiz.’’Nurettin'den ayrıldıktan sonra, Türkiye'de futbol seyreden herhangi bir fani taraftarı şoke edici biriyle karşılaşıyorum. Bu şahsın adı İlhan Şükrü Güven. 29 yaşında ve Bremen'den gelmiş. İlhan Şükrü ciddi bir Fenerbahçe taraftarı. İlhan Şükrü Güven, elini formasının üstündeki Türk bayrağına koyarak diyor ki, ‘‘Bak ağabey. Burada Türk bayrağı var. Türkiye'de birbirlerini yiyenler, Edirne'yi geçince görsünler bakalım, hakiki dostları kimmiş. Rakibi desteklemek manasız bir iş. Ben Fenerliyim ve haftaya Gelsenkirchen'de Beşiktaş maçındayım.’’Bu sefer sizi daha da etkileyecek bir örnekle karşı karşıyayım. Yener Top, 23 yaşında bir vatandaşımız. Belçika'dan geliyor. Yalnız da gelmiyor. Ekibi topladığınızda 30 kişiyi buluyor. Fenerlisi, Beşiktaşlısı, Galatasaraylısı, hepsi var ekipte. Bu arada şunu da belirteyim, Yener kardeşimiz Avrupa'da kurulan ilk Türk futbol takımı olan FC Anadol'un (1968'de kurulmuş) bir oyuncusu. Yener diyor ki ‘‘Birlikten güç doğar. Biz Avrupa'da böyle yaşıyoruz. Beşiktaş maçına da gideceğiz ve orada da tribünü dolduracağız.’’ İTALYAN TARAFTARTam bu ekipten ayrıldıktan sonra üç arkadaş görüyorum uzakta; Erkan, Selçuk, Antonis... Antonis'in İtalyan olduğu her halinden belli. Onlar da, UEFA'nın kararının teröre destek anlamına geldiğini, aslında Türkler ile İtalyanlar arasında bir problem olmadığını anlatıyorlar. ‘‘Türkiye'den bir şey ister misiniz?’’ sorusu geliyor aklıma... İlk atlayan Antonio Calabrese yani, İtalyan arkadaş oluyor. ‘‘Hülya Avşar'ı öp benim için’’ diyor. Ben Antonio'ya böyle bir şeyin mümkün olmadığını anlatmaya çalışırken, bu kez Erkan atlıyor ve diyor ki ‘‘Ağabey, Seren Serengil'i seviyoruz.’’ Tabii böyle bir noktadan sonra kitle kopuyor! Selçuk arkadaşımız, bence en mühim çağrıyı yapıyor, ‘‘Arzucuğum, seni çok özledim!’’Tabii bu kadar not aldıktan sonra Deniz Yazıcılar adlı arkadaşın Rizesporlu taraftarlara ve Sait Aktaş adlı arkadaşımızın Göztepe'ye selamlarını esirgemek yanlış olurdu... Bu arada bu notları küçümsemeyelim, hakikaten çocuklara söz verdim, bunları yazacağım diye...Maçın üstünden bir vakit geçti, Galatasaray'ın galibiyeti hepimizi sevindirdi. Fakat ben buradaki Türk vatandaşlarının sevincini gördükten sonra -ki ilk kez görmüyorum- biz kendi ülkemizde problemlerimizle, sevinçlerimizle yaşarken, onlara ulaşamadığımızı bir kez daha anladım.