GAZETEDE yemek sırasında laf dağlar tepeler aşmış, artık Ren geyiği muhabbeti kıvamına ulaşmış.
‘Eski Türk filmlerinde İstanbul ne güzel di mi ama?.. O Boğaz sırtları filan bomboş...’ diye başlayan geyiği herhalde hepiniz bilirsiniz.
Bir yandan yemek yiyoruz, bir yandan da ezbere cümlelerle, bu küçük skeçteki rollerimizi oynuyoruz.
Bir arkadaşımız ‘Türkiye’nin cam sanatında, bardak işçiliğinde ne kadar ileri gittiğini fark ettim geçen gün eski bir Türk filmi seyrederken’ diyerek lafı çalışmadığımız bir yere getiriyor.
‘Nasıl yani?’ diyoruz merakla.
Hulusi Kentmen’in elinde bir kadeh görmüş de, ne güzel kadehmiş o filan falan...
Arkadaşımızın deneysel geyik muhabbeti dalında ödüllendirilmesi gerektiğini söylüyor, sonra ‘Nerede o eski ramazanlar mirim’ veya ‘Nerede o eski bayramlar birader’ skecine doğru ilerlemeyi düşünüyoruz.
Fakat ilerleyemiyoruz. Çünkü masadaki bir başka kişi ‘Ben geçen hafta hayatımın en acayip, en postmodern iftar mönüsünü gördüm The Marmara Pera’da biliyor musunuz?’ diyor.
‘Bilmiyoruz’ diye geçiştirilemeyecek bir vurguyla söylüyor bunu üstelik.
‘Geyik eti mi vardı mönüde?.. Alkollü değildir herhalde...’ gibi saçmalamalara sadece gülüyor ve ‘Red Bull vardı mönüde’ diyor.
Red Bull, meşhur bir enerji içeceği.
‘Yok hecin devesi!’ diyoruz.
‘Cidden gördüm ya!’ diyor. Daha sonra sorup soruşturuyoruz ve hadisenin doğru olduğunu öğreniyoruz. İftarda enerji içeceği nasıl bir mantıktır, iftarı yapan, sahura kadar uyumasın diye mi böyle bir uygulama yapılmış, oruç sırasında vücut yorgun düşüyor, destek olsun diye mi çıkamadık işin içinden.
Sonra önünden geçerken ben de baktım, doğru vallahi. Postmodern iftar sofrası budur işte, başka bir şey diyemeyeceğim.
* * *
Ford’un futbol maçları sırasında yayınlanan reklamlarını görmüşsünüzdür. Hani okul servisi geçiyor ‘Alt yapı’ yazıyor ekranda; otomobili park eden adam kaportaya iki kere pat pat diye vuruyor ekranda ‘Çift vuruş’ yazısı beliriyor...
Favorim, karpuz sergisinde ‘At karpuz/Tut karpuz’ yapılırken yanlış pas sonucu çotonk diye ortasından yarılan karpuzun başrolde olduğu ‘Ters köşe’ reklamıdır.
Bir ara, reklamın yabancı olduğunu öne süren arkadaşlarımız da zaten bu karpuz reklamından sonra, ‘Yok, hakikaten helal olsun, Türkiye’de yapılmış reklam’ demişlerdi.
Çarşamba günü evde Eurosport seyrediyorum. Avrupa’da haftanın golleri veriliyor. Reklam arasında gözüme Ford’un ‘el freni’ reklamı takılıyor.
Daha doğrusu bizde ‘el freni’ diye gösterilen reklam Eurosport’ta ‘Hand brake’ olarak veriliyor.
Direkt telefona sarılıyorum ve konunun uzmanını, yani Ali Atıf Bir’i arıyorum.
‘Hocam, böyleyken böyle... Reklam Türkiye’de yapılmamış mıydı?’ diye soruyorum.
Hoca duruma hakim tabii ki. Meğer, bu son derece başarılı reklam Ford’un yurtdışındaki ekibinin de hoşuna gitmiş ve kampanyayı aynen almışlar.
Detayları Ali Atıf Bir yazacaktır. Ben reklam şirketini filan bilemediğim için, ‘İyi reklamdan anlıyormuşuz demek ki’ diye gevrek gevrek gülerek haberi vermekle yetiniyorum.