Penaltı deyip geçmemek lazımmış hakikaten çok detaylı bir hadise

UEFA Şampiyonlar Ligi'nin resmi dergisi ‘‘Champions’’un ikinci sayısına Galatasaray'ın San Sebastian seferi aracılığıyla ulaştım.

Ronaldo kapaklı ilk sayı elimde parçalanmıştı. Vieri kapaklı ikinci sayı ise kelimenin tek anlamıyla mükemmel.

Futbol üzerine bu kadar güzel yazılar, bu kadar eğlenceli röportajlar ve bu kadar faydalı bilgiler içeren bir dergi daha görmüş değilim.

Dergiyi İstanbul'da nerede bulabileceğinizi söyleyebilirim bir tek. Ama o da kaç tane getiriyor filan bilemiyorum. Taksim Meydanı'nda Kızılkayalar Büfe'nin karşısında bir dergici vardır.

Orada görüyorum. Biraz uçuk bir paraya satılıyor galiba. 20 milyon mu, 30 milyon mu öyle bir şey. Dışarıdaki fiyatı ise 4 pound, yani 10 milyon TL gibi...

Şimdi bu dergiyi tanıtmaktan öte, İspanya'dan dönerken okuduğum bir yazıdan bahsetmek istiyorum size.

Aston Üniversitesi'nden Robert Matthews'un kaleme aldığı yazının başlığı ‘‘Penaltı Sanatı.’’

Penaltı dendiğinde aklıma ilk gelen Popescu'nun Arsenal'e, Kopenhag'da attığı oluyor.

Ama Hagi'nin İstanbulspor'a attığı, David Beckham'ın Türkiye'ye atamadığı, Baggio'nun atamadığı...

Aslında atılamayan penaltıları hatırlamak garip, öyle değil mi?

I-ıh arkadaşlar, hiç de öyle değil.

Çünkü Champions'daki mükemmel dosyada, penaltının aslında ne kadar zor olduğunu anlıyorsunuz.

Yazı zaten şöyle başlıyor: ‘‘Basit gözüküyor aslında. 9 metre 15 santim uzaktan topu kaleye yollayıvereceksiniz. Peki öyleyse neden Baggio, Beckham, Figo ve Davids bu kolay işi beceremedi?..’’

Detaylarla dolu yazıyı birebir tercüme edecek yerim yok maalesef.

Fakat, altını çizdiğim notları paylaşmak istiyorum.

Madeni parayı elinize alıyorsunuz. Elinizi, kolunuz yere paralel olacak şekilde omuz seviyenize kaldırıyorsunuz. Sonra parayı bırakıyorsunuz.

Para yere değene kadar geçen süre, kalecinin penaltı vuruşu sırasında ne yapacağına karar vermesi için kendisine tanınan süreyle aynı: 550 milisaniye. Yani bir saniyenin yarısı kadar bile değil.

Bu arada top kalecinin üzerine saatte 45 ila 80 mil arasında değişebilen bir süratle geliyor...

1891'den beri penaltı böyle atılıyor, kaçırılıyor, kurtarılıyor vesaire. Ortalama bir kalecinin dört penaltıdan birinde gole izin vermediğini söylüyor açıklamalar. Sıkı turnuvalarda bu oran 5 penaltıda 1'e çıkıyor.

Arjantin'in en iyi penaltıcısı olarak gösterilen ve kullandığı 36 penaltıdan 34'ünü gole çevirmiş olan Jose Rafael Albrecht ‘‘Penaltı futboldaki en zor hadisedir. Tribünden gelen sesler, rakibinizin sinirinizi yıpratmak için söyledikleri... Siz her şeyi kaybedebilirsiniz. Oysa kaleci bu baskıyı o kadar hissetmez...’’ diyor.

Futbol ilahları da penaltı kaçırabiliyor haliyle. Mesela ben bilmiyordum, Maradona Boca'da 1996'da oynadığı sırada üst üste 5 penaltıyı gol yapamamış.

David Beckham, Roberto Baggio, Edgar Davids, Ruud van Nistelrooy, Gary Lineker, Mehmet Scholl, Luis Figo penaltı kaçıran süper futbolculardan sadece bazıları.

Şu anda Manchester City'de oynayan kurt kaleci David Seaman, kendisine penaltı atma ihtimali bulunan futbolcuları detaylı bir şekilde, bilimsel araştırma yapar gibi incelermiş.

Eski kalecilerden Bert Trautmann (ki bir maçta 4 penaltı kurtarmışlığı varmış babanın) ‘‘Sol ayağını kullanan futbolcuların yüzde 90'ı penaltı vuruşunu kalecinin sol tarafına doğru yapar. Kaleciyle alakası yok bu seçimlerinin. Öyle rahat ediyorlar çünkü’’ diyerek olaya kendince bilimsel bir katkıda bulunmuş.

2002'de 129 penaltı üzerine yapılan bir çalışmada sol ayağını kullananlarla sağ ayağını kullananlar arasında etki bakımından bir fark olmadığı görülmüş. Aynı araştırmanın sonuçlarına bakılırsa, kalecinin bel hizasının üstüne yapılan penaltı atışlarının hepsi de gol olmuş.

Penaltı atarken artistliğin lüzumu olmadığını her sıradan futbolsever bilir. Hani öyle gelip durup, sonra vurmalar filan. Hatta tribün ‘‘Gerilip çaksın işte!’’ der böyle durumlarda. Tribün bu konuda haklı çıkıyor Manchester City'nin santrforu Francis Lee'ye bakılırsa. ‘‘Topa vurmaya gelirken kaleye doğru bakmayın ve gerilerek gelip vurun. Uzun mesafe koşarak gelmek iyi bir şey. Çünkü kısa mesafeli gerilme sırasında kaleci nereye vuracağınız hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilir.’’

Chilavert'i hatırlarsınız herhalde; Paraguay'ın milli kalecisi. Renkli, çatlak bir adamdır. Frikikten ve penaltıdan pek çok golü vardır. 50'den fazla penaltı golü bulunan Chilavert, penaltı kullanma konusundaki başarısını kanguru derisi ayakkabı giymesine bağlıyor. Bandaj da kullanmıyormuş. Böylece topu ayağında daha iyi hissebiliyormuş. Çatlak işte, demiştim size.


Kylie Abla operasyonu


Her yıl aralık ayı gelip de günler ocak ayına doğru hızlanmaya başladığında içimde bir panik hissi oluşmaya başlıyor.

Niçin oluşuyor bu his? Çünkü Kylie Minogue'dan ayrılma vakti yaklaşıyor.

Zamanla ilişkimi Kylie Abla'nın takvimleri üzerinden sürdürüyorum son yıllarda.

Geçen yıl ayrılık vakti yaklaştığında bu fena durumu sizlerle de paylaşmıştım. Bunu bir gelenek haline getirmek amacıyla yine yazıyorum işte.

Bugün ayın 13'ü... 18 gün sonra ayrılacağız Kylie Abla'yla.

Ama bu kısa bir ayrılık olur diye düşünüyorum.

Hayır ben şimdi gidip zaten alırım kendime Kylie Abla takvimi. Ama bana bunu hediye olarak alan, almayı planlayanlar da olabiliyor.

Yani burada ‘‘İstemem yan cebime’’ havası yaratmayacağım. Ama niyeti olan varsa açık konuşsun, Kylie Abla takvimi ziyanı yapmayalım.

Hayır zaten memlekete sayılı geliyordur herhalde. Bende iki tane, üç tane Kylie Abla takvimi olacak, bir başka delikanlı arkadaşım arayıp bulamayacak.

Komşusu açken, tok yatmak yok bizim kitabımızda.

Şimdi buna bi de güzel Kylie Abla fotoğrafı koyarız şöyle Ozan kardeşim! Oooooh! Bak bak için açılsın sayfaya.

İyi fotoğraf bulamazsan Sanlı Abi'nin duvarındaki takvime de yazılabilirsin.

Bunları sana söylemem yeterliydi aslında niye yazdım ki şimdi ben.

Neyse, okuyucudan gizlimiz saklımız yok zaten di mi okuyucu?..

Haydi kalın sağlıcakla. Pestil vaziyetteyim, o kadar yoldan geldim eve gitmek istiyorum...
Yazarın Tüm Yazıları