Pembe kurdeleli saksının laneti

Pazar gününün anlam ve önemine uygun, son derece sıkıcı bir sabah.

Sanırsın yarın okul var, sanırsın çarpım tablosunu ezberlemişsin ama 7’leri karıştırıyorsun.

Pastane operasyonu düzenleyip bünyeyi karbonhidrat manyağı yapmak için çıkıp eve saksı bitkisiyle dönmek gibi bir hareket yapıyorum. Bir tek alnıma "Üstüme gelmeyin, dengesizim" yazıp gezmem eksik...

Saksı bitkisini alma aşamasında da Aksi İhtiyar Çiçekçi Amca tarafından ruhum silkelenmiş zaten, çekilecek halim yok.

Hadise şöyle gelişti: Pastane çıkışı, iki minik kıymalı pizza arasına bir adet peynirli minik pizza yerleştirmek gibi manasız fanteziler eşliğinde eve doğru yürüyorum.

Aksi İhtiyar Çiçekçi Amca’nın dükkanının önünde adını bilmediğim, tipini bildiğim saksı bitkisini görüyorum.

Kafayı kapının üst tarafına çarpmamak için eğilerek dükkana dalıyorum; çünkü daha önce çarpmışlığım var. Riko kafadaki şişi görünce "Yumrugillerden Kanat. Nıhoha!" demişti hatta.

Neyse, Aksi İhtiyar salata yapmakta...

"Amca, şu enteresan bir ambalaj zihniyetine kurban gitmiş arkadaşla ilgileniyordum..." gibilerden girdim söze.

Biraz yüksek sesle konuşuyor amca: "Neeeeey! Hangisiiiiii?" diye kükredi..

"Eeee, bir tane var zaten. Pembe kurdele girişiminiz olmuş saksının genelinde" diyerek risk almadım, "Şu işte, adını bilmiyorum ama..." dedim.

Cevap olarak sadece "Homur!" sesi yükseldi.

Saksı demin de belirttiğim gibi pembe kurdeleyle sıkıca sarılmış.

Dördüz kız bebekleri olan bir anneye götürseniz bile pembesi fazla gelir.

Saksıyı o halde taşımak istemiyorum tabii.

*

Aksi İhtiyar, pembe saksıyı bir de jelatinle sararak yeni bir cinsel fantezi objesi yaratmak üzereyken "Gerek yok, jelatinsiz daha mutluyum. O kurdeleyi de sökebiliriz, zaten eve götürüyorum" dedim.

Dikkatinizi çekerim bu arada adamın elinde bahçe makası var!

Makaslı elini Freddy Krueger (Elm Sokağı’ndaki abi, iki haftadır adını anıyoruz, sakata geleceğiz) gibi sallayarak "Sen çıkartırsın o zaman evdeeeeee!" dedi.

Böyle anlarda sonradan pişman olacağınız bir itaatkarlık gelir ya bazen üstünüze, aynen öyle oldu "Çok güzel saksınız varmış, iyi ki bana sattınız!" diye saçmalayarak dükkandan çıktım.

Cep cihazının çaldığı sırada gazeteler ve minik pizza torbalarıyla saksıyı kamufle etme çabasındaydım.

Karşıdan tanıdık bir böğürme geldi: "N’aber Arşidük?"

"İyidir Riko Bey, evdesin di mi? Çay koysana, geliyorum..."

*

Riko kapıyı "Ooooooo! Usta, saksıya ancak güneş gözlüğü takınca bakılabiliyor galiba" diyerek açtı.

"Uzatma, sana getirdim. Kurdeleden memnun değilsen bir makasla yırtıp atacaksın. Modeli böyle bunun" diyerek Aksi İhtiyar’ın lanetini biricik arkadaşıma (Topesto’yu da sayarsak iki aslında) bulaştırdım ve rahatladım.

Elemanı çay demleme konusundaki yeteneğini göstermesi için mutfağa yolcu edip, gidip koltuğuna oturdum.

"Oturmasana be koltuğuma!" diyerek geldiği sırada okumakta olduğu kitabı karıştırıyordum: "Hayvanların En Güzel Tarihi" (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.)

"Otobiyografi kontenjanından mı okuyorsun?" dedim.

"Espri diye yaptığın şeye bak. Hayır kardeşim senin belgesel seyredip seyredip anlatmana karşılık küçük bir önlem" dedi.

"Ben zaten okumuştum onu be pehlivan!" dedim.

"Dişilere iyice gıcık oluyorum bu kitabı okudukça" gibi tarihsel bir cümle kurdu bu arada.

"Dişiden kasıt, kadınlar mı?" dedim irkilerek.

"Yok, genel manada dişilerden söz ediyorum" dedi.

"Yani kadınlar."

"Yok, dişiler."

"Anlayamayacağım, gücüm tükendi, sen anlat abi" dedim.

"Bak şimdi, kitap soru-cevap halinde ya, ’Çiftlerin Tarihi’ başlıklı bölümde soruları soran kişi, bir yerde dişilerin erkeklerini neye göre seçtiklerini bulmaya çalışıyor.

Soruyor arkadaş: Erkekler, öbür erkeklerden daha çoğunu sunduklarını göstermek zorunda mı?

Cevap geliyor: Evet ama çoğu kez önemi yoktur. Kuzey Amerika kırmızı semenderlerinin dişileri, erkeklerin dışkılarının niteliğine bakarak seçim yapıyor..."

*

"Sana ne abi, sen Kuzey Amerika kırmızı semenderi misin?"

"Sensin semender. Burada başka şeyler de yazıyor. Maymunların bazı türleri bekar erkekleri kullanıyor. Bak ne diyor uzman: ’Dişiler, gönlünü çelmeye çalışan bekar erkeklerden yararlanır.’ Hediyeler filan getiriyorlarmış, dişi bir-iki naz yapıyor ama sonra hop, egemen erkeğin arkasından iş çevirip diğer bekar erkeklerle beraber oluyor..."

"Egemen erkek ne ya?"

"Lider erkek, haremin sahibi... Devam edeyim kitaptan: ’Her türlü toplumsal ilişki türünde ister anaerkil ister haremli olsun, dişiler boyun eğmiş varlıklar olmak bir yana, cinsel oyun arkadaşlarını da kendileri seçip çağrıda bulunabiliyorlar.

Ve bu oyunu büyük ustalıkla yönetiyorlar."

"Yav, Riko bir şey söyleyeceğim. Sen böyle bilimsel bir kitabı, sabah programı seyreden asabi insanlar gibi sinirlenerek okuyacağına kalkıp çay takviyesi yapsan abicim. Bak doğa dengeyi kurmuş sen burada hálá (çok affedersiniz) babunun poposu, makakın pipisi şeklinde dert yaratıyorsun kendine... Pizzalar taze bak, ye kardeşim..."

"Peki sen türlerin yüzde 17’sinin tekeşli olduğunu biliyor muydun?"

"Biliyorum abi, bu bilgiyi de sabahları ekmeğin üstüne sürerek değerlendirmeyi düşünüyorum, iyi mi? Film seyretseydik bari.."

"Olur... Aslında dişilerin özgür karakterlerini de saygıyla karşılıyorum."

"Bi rahat ol be abi, o-hoooo!"

"A Bittersweet Life diye bir Kore filmi buldum. Tarantino bunun yanında Disney’in çizgi filmlerinin yönetmeni gibi kalır, onu seyredelim."

"Nı-ha! İşte benim arkadaşım!"
Yazarın Tüm Yazıları