Paylaş
Bilgehan’ın haberinde bir yanlış yoktu, aman ha! Yanlış olan başlıktaki vurgudur olsa olsa; bana kalsa “Parma Apartmanı’nın mutlu sonu” başlığını daha uygun bulabilirdim.
*
Hikâye şöyle... 18’inci yüzyılda Cenova’dan İstanbul’a gelir Parma ailesi. Çoğunlukla ticaretle uğraşırlar, sayılı aileler arasına girerler.
2’nci Albülhamid’in terziliğini de yapan Paul (Paolo?), Parma ailesinin bir üyesidir mesela. Bu noktada durup “2’nci Abdülhamid’in terzisi kimdir?” tartışmasına hiç girmiyoruz tabii.
Abdülhamid’in elbiselerini çoğunlukla Paris’teki meşhur Charvet’ye yaptırdığı bilinir. Ama koca sultan herhalde tek terziye emanet değildi. Parma etiketli elbiseleri biliniyor. Ama mesela araştırmacı Behzat Üsdiken,
yine “saray terzisi” olarak tanınan “Botter” gibi bazı isimlerin izine hiç rastlayamadığını söyler. Araya girilecek mesele değil...
*
Neyse efendim...
Bu ailenin Beyoğlu Hamalbaşı Sokak’ta bulunan apartmanları, Varlık Vergisi üstüne bir de 6-7 Eylül Olayları’nı yaşadıktan sonra “İstanbul bitti...” diyen aile tarafından terk edilir.
O dönem malını, mülkünü, toprağını, geçmişini, dostlarını bırakıp gitmek zorunda kalan yüzlerce, binlerce ailenin yaptığı gibi...
Yakın geçmişte bu bina aslına uygun olarak yenilendi ve şık bir otel olarak açıldı. Restorasyonu üstlenen mimarı da tanırsınız belki; Bulutsuzluk Özlemi’nden kıymetli insan Nejat Yavaşoğulları...
*
Otelin açılışına,
9 yaşına kadar bu binada yaşayan, 6-7 Eylül sonrasında İtalya’ya göçen Mario Parma da davet edilmiş.
Haliyle çok duygulanmış Mario Parma ve belli ki “hüzünlü hikâye” vurgusu da buradan çıkmıştır.
Hüzünlü değil mi? Elbette hüzünlü. Ancak Beyoğlu’nda canına okunan onlarca eski yapının, adı izi kalmamış sahibi ailelerin halleri bilinirken en azından adlarıyla yaşayacak binanın kurtarılmasına sevinç kaynağı olarak bakmak gerekebilir.
*
Bu haber elbette dikkatimi çekerdi, ancak tekrar okuduğum bir kitap ilgimi katlamış oldu.
Tepebaşı’nda sürmekte olan Sahaflar Festivali’nde (bayramda uğrayın mutlaka İstanbul’daysanız) Said Naum Duhani’nin “Eski İnsanlar Eski Evler” kitabının tertemiz bir baskısını buldum geçen hafta.
İlk baskısı Fransızca yapılmıştır 1947’de, rahmetli Çelik Gülersoy sayesinde 1980’lerde yeniden basılmıştı. Kitabın alt başlığı konusunu özetler: “19’uncu yüzyıl sonunda Beyoğlu’nun Sosyal Topoğrafyası.”
Duhani’nin hayatı ayrı bir acıklı hikâyedir, başka bir zaman anlatılır belki. Kitaba bakalım biz yine. Duhani, yaşadığı ve öldüğü Beyoğlu’nu sokak sokak, bina bina, insan insan anlatmıştır kitabında.
1947’de oturup anılarını yazdığı günlerde “Eskiden şu vardı, bugün bu var” tarzı açıklamalar yapmıştır. İlk olarak 1980’lerin sonunda okuduğumda “... şimdi şu var” dediği bazı binaları görmek hâlâ mümkündü.
Ya bugün?
Neredeyse benim 1970’lere uzanan çocukluk hatıralarımı da yazsam Duhani’nin anıları gibi okunacak, oysa 40’lı yaşlarımdayım...
Parma Apartmanı’nın hikâyesi “hüzünlü” olsa da sonu “neşeli” sayılır o bakımdan...
Hepinize iyi bayramlar diler, küçüklerimin gözlerinden, büyüklerimin ellerinden...
Paylaş