ŞİMDİ efendim, futbol filan yazınca bazı hanım okurlar tepki gösteriyorlar. Özetle diyorlar ki: ‘‘Hep futbol, hep futbol... Niçin kadın-erkek meseleleri filan yazmıyorsun...’’
Daha önce bu zorlu alanda bir iki denemede bulunmuş ve bazı mutlu ilişkilerin sona ermesine filan yol açmıştım.
O yüzden bu tür toplara girmemeye yeminliydim.
Fakat, İngiliz müzik dergisi Q'nun son sayısında okuduğum fevkalade dokunaklı bir aşk hikáyesi, bu konuyu bir kez daha denemek için beni cesaretlendirdi.
* * *
Q'daki hikáyenin kahramanı, gençlik yıllarımdaki idolüm olan muhterem şahsiyet Ozzy Osbourne.
Millet birbirine sevdiği rock gitaristinin attığı solonun süresinden, davulcunun kafayı zile nasıl ekleştirdiğinden bahsederken; biz iki arkadaş Ozzy'nin civciv ezme hikáyelerini birbirimize defalarca anlatarak zaman geçirirdik.
Ozzy'nin sevgi dolu dünyasında yaşıyorduk. Oturup, babanın ‘‘Ultimate Sin’’ adlı muhteşem albümündeki şarkılardan seçtiğimiz bölümleri -çok affedersiniz- geğirerek düet şeklinde söylemeyi seviyorduk mesela.
Boş zamanlarımızda Eminönü'ne gidip civcivleri seyrediyorduk. Bir iki kere diğer eleman ‘‘Ozzy amca civciv eziyor canım arkadaşım, biz niye denemiyoruz?’’ filan dediyse de, gözümün önüne anneannem ve annemin ‘‘Cık cık cık, bırak bakim civcivi’’ diyen görüntüleri geldiğinden hep vazgeçtim...
* * *
Her neyse, Q'da okuduğum ve yer yer gözyaşlarımı tutmakta güçlük çektiğim aşk hikáyesine dönelim.
Bu hikáye, her kafayı atlatmış adamın arkasında bir kadının bulunduğunun bir kanıtı aslında.
Ozzy Osbourne, 1970'lerde Black Sabbath'la parayı, şanı, şöhreti bulmadan önce hayatını Los Angeles'ta evleri soyarak kazanan duygu dolu bir gençti.
Black Sabbath'la beraber hayatı bir anda renklendi. Artık konserlerde civciv ezen, turnelerde vaktini groupie kızlarla orji düzenleyerek geçiren, mutlu bir rock yıldızıydı.
Bu arada evlenmişti ama karısı onun hassas dünyasına bir türlü ulaşamıyordu. Dünyada mutlu bir rock yıldızından daha tehlikeli bir şey varsa, o da mutsuz bir rock yıldızıdır herhalde.
Ozzy, kendini alkole ve uyuşturucuya verdi diyeceğim, yalan konuşmuş olacağım. Alkol ve uyuşturucu zaten vardı Ozzy'nin hayatında.
Giderek düşüşe geçen Ozzy, sonunda Black Sabbath'tan kovuldu.
Karısının şarap evinde barmen olarak çalışmayı planlarken; kendisine üç yaşından beri hasta olan Sharon ile yolları kesişti.
Laf olsun diye ‘‘3 yaşından beri hasta’’ demiyorum. Babası, Sharon'un deyişiyle, ‘‘Dünyanın gelmiş geçmiş en sıkıcı grubu olan’’ ELO'nun menajeriydi.
Sharon da menajerlik yapmak istiyordu.
* * *
Sharon, her normal kadın gibi enkaz durumundaki Ozzy'ye adadı hayatını. Artık her şeyini bu arızalı, alkolik, şiddete eğilimli ve uyuşturucu bağımlısı adama adamıştı.
Bundan 23 yıl önce başlayan bu ilişki, eğer hálá devam ediyorsa, bunda tabii ki Sharon'un büyük emeği var.
Sharon, iki çocukla taçlanan ilişkilerini Q Dergisi'ne anlatırken şöyle duygulu konuşuyor: ‘‘Kocam bir uyuşturucu bağımlısıydı, alkolikti ve beni öldürmeye çalıştı. Başka bilmek istediğiniz bir şey var mı?..’’
Ne güzel değil mi? Bu arada öldürme meselesi de doğrudur. Ozzy,Sharon'la evliliği sırasında birbirlerini dövmek gibi çok güzel bir geleneğe imza atmışlardı.
Ozzy bir gece ilişkilerine renk katmak amacıyla Sharon'u öldürmeye kalktı. Sharon ertesi sabah hálá yaşadığını şaşkınlıkla fark ettikten 30 saniye sonra kocasını affetmişti.
Sharon, o günden beri uyuşturucu ve alkol kullanmıyor. Ozzy ise kokaini bırakmış ama ara sıra içmeyi sürdürüyor.
Osbourne Ailesi'nin MTV'de bu sezon yayınlanan ve bu kanalın tarihinin en büyük rating'ini alan bir programları var. Program BBG gibi bir şey. Osbourne Ailesi'nin ev halini gösteriyor.
Ozzy'nin albümleri ekmek-peynir gibi satıyor, turneleri dolup taşıyor. Şu anda 57 milyon dolarlık bir servetleri var ve çocuklarıyla beraber mutlu bir hayat sürüyorlar.
Nasıl mutlu olmasınlar ki. Sharon biricik oğulları Jack'in mutluluğunu şöyle anlatıyor: ‘‘Oğlum 16 yaşında. Şu anda evde bir yerlerde 27 yaşında kadınlarla yatıyor ve ne bulursa içiyor...’’