LİG TV’den Bahri Havadır, Galatasaray kalecisi Orkun’a "Feldkamp’ın kaleci istemesi hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordu.
Orkun, "Söyleyeceklerim var..." dedi ve devam etti: "Tabelada en az gol yiyen, en çık gol atan takım Galatasaray 18 maça çıktım 11 gol yedim. Bu durumda bu söylentiler beni haliyle üzüyor." Orkun’a "Başarısız" demek için insafsız olmak gerekir. Fakat ligin en sağlam iki stoperiyle (Song/Servet) oynayan Orkun’un Galatasaray’ın kalesinde gerekli performansı gösterdiğini söylemek de güç. Geliştirmesi ve hızla geliştirmesi gereken yönleri var. Taffarel gibi topu oyuna sokmasını beklemiyoruz. Fakat bu alanda biraz kendini geliştirmeliydi, pek olmadı. İkinci önemli eksiği de kaleye gelen "serseri toplara" çıkışta amanlama problemi olması. Song bazı maçlarda "Çıkıp alsana!" diye ufak krizler geçirdi bu yüzden. Orkun iyi bir kaleci. Fakat Galatasaray kalesinde sadece topu gol çizgisinden uzak tutacak bir kaleci yeterli olmayabiliyor. Oyuna katkı sağlamalı ve daha fazla güven vermeli Orkun...
Çarşı’ya hamburger dersi veren ufaklık
HİKAYE geçen haftadan aslında.
Beşiktaş maçı bitmiş, Sinan Engin elinden tuttuğu şirin mi şirin bir kız çocuğuyla İnönü’nün çıkış tünelinde beliriyor. Küçük kız, Beşiktaş tribünlerinin çok sık yaptığı ancak içerdiği galiz küfür yüzünden Çarşı’nın zekasına hiç yakıştıramadığım malım tezahürata başlıyor: "Beşiktaşlı olunmaz Beşiktaşlı doğulur..." Kendi kendime "Bakalım çocuk nasıl bağlayacak?" diye söyleniyorum.
Merak ve endişe dolu bekleyişim tatlı miniğin yanaklarını şişire şişire "Beşiktaşlı olmayan hamburger çocuğudur!" demesiyle yerini hayranlık ve kahkaya bırakıyor. Çarşı bundan sonra o çirkin küfür yerine "hamburger" demelidir bence. Ufaklığın verdiği bu dersi Çarşı’nın doğru değerlendireceğine eminim.
Çocuklara küfür öğretmeyin!
Zico ve bere
SİVAS’taki hava şartlarının fena etkilerini, sahaya 2 haftadır Mickey Mouse’u andıran bir bandaj sistemiyle çıkan Trabzonlu Umut’a bakarak anlamak mümkün. Fenerbahçe Norveç’den krampon, Finlandiya’dan balina yağı, Eskimolardan kulak yağı (abartıyorum!) alarak hazırlandı bu deplasmana.
Fakat maç boyunca Zico kulaklarını elleriyle kapatarak korumaya çalıştı kendini. Arka planda tercüman çocuk filan lahana bebek gibi giyinmiş.
Fakat Zico’ya bir bere bulunamamış? Olur mu öyle şey? Norveç’ten krampon getiren kulüp, teknik direktöre bir bere vermez mi, mümkün mü?
Bu durumda üç seçenek kalıyor:
1- Zico futbolcularına "Bakın üşümüyorum, siz de üşümeyin!" mesajı veiyor ki; çok gereksiz, takımın çoğukulağı bantla kapatmıştı.
2- Uğur yapıyor. Öyleyse tuttu diyebiliriz...
3- Saçına çok dikkat ediyor.
Sonunda bu olayın hikmeti anlaşıldı. Zico, Japonların icad ettiği ısıtıcı ile kulağını ısıtıyormuş.
Osmanlıca-Türkçe anında çeviri
CNN Türk’te Ömer Çavuşoğlu konuşuyor, Aziz Üstel anında çeviri yapıyor.