Paylaş
“Oğuz” dediği, ölümünün 35’inci yılında derginin kapağına gayet uygun şekilde “Hissiyatımızın tarihçisi” başlığıyla taşıdığı Oğuz Atay.
“Hayati Asılyazıcı kim?” diye soracak olursanız...
“Sinan Yayınevi’ni 1969’da Akşam’dan kovulduktan sonra aldığım tazminatla Güncer Han’ın üçüncü katında, 20 ve 21 numaralı odalarda kurmuştum.
Ertesi yıl yarışmaya katılan ve biri hariç hepsini tanıdığım yazarların hiçbirinin TRT Roman Ödülü’nü kazanamadığını, ancak o tanımadığım tek yazara ‘özel ödül’ verildiğini Cumhuriyet’te okudum.
Hemen Çetin Özbayrak’ı (merhum Altı Punto Çetin Özbayrak) aradım, Atay’a nasıl ulaşabileceğimi sordum.
‘Sen romanı mı merak ediyorsun?’ diye sordu, ‘Evet...’ deyince ‘Bende teksir kopyası var, aldırt bugün benden’ diye yanıtladı.
Birkaç saat sonra Tutunamayanlar elimdeydi.
İşi gücü bıraktım, bütün akşamüstü kitabı okudum. Okuma faslı gece yarısına kadar evde de sürdü.
Ertesi sabah ofise gittiğim gibi Atay’ın numarasını bulup aradım; okulda yoktu.
Henüz taşındığı Yeniköy’e de telefon bağlatmamıştı. Okulu aradım tekrar not bıraktım.
Akşamüstü telefonum çaldı, ahizenin diğer ucunda Atay vardı.
Kitabını hemen basmak istediğimi söyledim; ‘Ben kaç aydır uğraşıyorum, kimse basmak istemedi, emin misiniz?’ diye sordu...”
Oğuz Atay’ın ‘kimsenin basmak istemediği’ “Tutunamayanlar”ı, hayatımı(zı) değiştiren kitaptır.
1980’lerde İletişim Yayınları’nın “Helal!” dedirten bir hareketle bütün eserlerini basması sayesinde tanımıştık Oğuz Atay’ı.
“Olay, Yirminci Yüzyılın ikinci yarısında, bir gece Turgut’un evinde başlamıştı” cümlesiyle başlayan roman için “Olay, Yirminci Yüzyılın ikinci yarısında, Cihangir Anahtar Sokak’taki öğrenci evinde başlamıştı” diyebilirim kendi adıma.
Birbirine ders aralarında “Bir sonraki dersi kırıp Çiçek Pasajı?..” veya “İneksin, bunu sen de biliyorsun” yazılı notlar uzatan tipler olarak Turgut’un “beylik cevap kartonları” olmasını şaşırarak ve sevgiyle karşılamıştık mesela.
Nasıldı o “kartonlar”?
? Daha gelmedi.
? Bir de kantine bak.
? Bugün yeni fıkra yok.
? Ben ne bileyim ulan (en çok kullanılan kart).
Ara Güler- NTV Tarih
Cengiz Kahraman Arsivi
Aşk acısı çekerken, bir kâğıda “Garip Yaratıklar Ansiklopedisi”nden “Tutunamayan” (disconnectus erectus) maddesini olduğu gibi yazmışlığımız vardır:
“Beceriksiz ve korkak bir hayvandır. İnsan boyunda olanları bile vardır.
... Erkekleri yalnız bırakıldıkları zaman acıklı sesler çıkarırlar. Dişilerini de aynı sesle çağırırlar...”
Veya kendi ruh yükümüz altında ezilirken mırıldanırdık: “Minimini bir kuştum/Deli gibi olmuştum”...
Fotoğrafı evimizin kapısına asılıydı, altında “Kusura bakma Oğuz Abi” notuyla...
Fotoğraf demişken.
Dergi, ilk kez Oğuz Atay’ın renkli bir fotoğrafını bulmuş ve yayınlamış.
Ara Güler çekmiş. Mavi bir kazağı var, bıyıklı. Ve ela gözlüymüş Oğuz Abi.
Bunca yıldır hiç renkli fotoğrafını görmemişiz, “ilk kez yayınlanıyor” ibaresini görmesem fark edemezdim...
Enis Batur, NTV Tarih’in Oğuz Atay kapaklı sayısındaki yazısını “Ölümünden bu yana, 35 yıl içinde şimdilik bir tek haritası değişmemiş bir ülke burası” diye noktalamış.
Hem katılırım, hem itiraz ederim.
Ruh haritasında hâlâ Oğuz Atay’ın işaret ettiği yerleri arayanlar, içinde ağlamakla gülmek arasında gidip gelen buhran yüklü trenler çalışanlar var.
Ve rehberimizin güzel ve karışık aklına, ruhuna, kitaplarına sığınıyoruz kuşaklardır.
Harita dışında bir de bu değişmedi, değişmeyecek galiba.
Paylaş