GALATASARAY taraftarında şu anki kadroya duyulan müthiş güven bile maça gelenlerin tedirgin adımlar atmasına engel olmuyor. Herhalde, önceki sezonlardan kalan minik bir travma.
Maçın başında Galatasaray’ın korumasız soluk benizli kervanı görmüş apaçi gibi saldırması umut vericiydi. Fakat sık ataklardan golün gelmemesi erken bir sabırsızlık dalgası bile yarattı. Tedirginliğin boyutunu böylece hesaplayabilirsiniz. Fakat Galatasaray’ın karşısında oyun planını sahaya yansıtamayan hatta daha ileri gidersek, bir oyun planı olduğundan bile şüphe ettiğim bir FC Sion vardı. Birbiri ardına gelen goller, hem tribünün endişlerini silip attı, hem de takımı rahatlattı.
Makinesel takım
Kalli, bir makine titizliğiyle oynamasını istiyor, takımının. Bu kurguyu iyi belletmiş oyuncularına... Takımdaki iyi oyuncuları saysak, uzun sürer. Kötü oyuncu yoktu diyerek, bu konuyu halledelim. Avrupa yolculuğunda Galatasaray, ilk önemli adımını gruplara kalarak atmış oldu. Rakiplerin de pek karşılaşmak istemeyecekleri türden bir takım oluşmakta... Kalli’nin makinesel takımı duygusal dengeyi de tribün sayesinde dengeleyeceğe benziyor. Geçen haftaya yayılan krizin kahramanları şartlı bir Avrupa galibiyeti ile takıma dönüşlerini kutlarken, tribün de Lincoln’ü neredeyse aralıksız tezahüratlarla "sevgi manyağı" yaptı.
Hasan Şaş’ın bile tek pas oynamaya başladığı bu takım, seyredenlere mutluluk veriyor. Ne mutlu Galatasaray... Bu arada yaşanan krizle ilgili son noktayı yine bir pankart koydu: "Söz konusu Galatasaray ise her şey teferruattır" doğru söze ne denir.