Paylaş
“Sendika başkanı burası bizim kutsalımızdır diyor. Lafa bak ya! Nasıl bir kutsalsa?..”
Şöyle bir kutsaldır...
1800’lerin başında Feshane’de filizlenen işçi sınıfına ve mücadele tarihine kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Bugün Bulgaristan sınırı içinde kalan Samokov’da 1851’de kurulan “mekanik tarağa” karşı ayaklanan kadın işçilere kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
1872’de 16 saatlik günlük çalışma süresine, zaten sadaka gibi olan ücretlerinin aylarca ödenmemesine karşı örgütlenen ve bu topraklardaki ilk grevleri gerçekleştiren Beyoğlu Telgrafhanesi işçilerine, Beykoz Kundura Fabrikası işçilerine, tersane işçilerine kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Osmanlı’nın Polis Nizamnâmesi’nden Tatil-i Eşgal Kanunu’na, 12 Mart’tan 12 Eylül’e yasalarla, yasaklarla, zorbalıkla yılmadan kavga ederek gıdım gıdım kazanılan, kaybedilen, yine kazanılan haklara kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Polisle, askerle, karanlık güçlerle, yeminli emek ve emekçi düşmanı siyasetçilerle, sarı sendikacılıkla üstüne yürünen ve “ezilse de yenilmeyen” kitleye kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
İşçi hakları ihlallerinde şampiyon (son olarak 2012 IYUC Raporu’nda birinciydik mesela!) ülkede hâlâ emeğinin mücadelesini verenlere kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
1908’deki Şirket-i Hayriye grevine de, 2014’teki Greif işçilerinin grevine de kutsiyet atfedenleriçin kutsaldır.
Taksim’e gelelim...
Sorumluları hâlâ arsızca gizlenen 1 Mayıs 1977’deki katliamda “ezilerek” ölen Garabet Ayhan’a, kurşunlanarak ölen Nazmi Arı’ya ve arkadaşlarına kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
1 Mayıs 1989’da Taksim’e yürümek isterken polis kurşunuyla öldürülen Mehmet Akif Dalcı’ya kutsiyet atfedenler için kutsaldır.
Bu saydıklarımın hiçbirini kutsal bulmayabilirsiniz elbette.
Ama herkesi yönetmek iddiasındaki makamlardaysanız, başkalarının kutsiyet atfettikleri değerlere “Lafa bak ya!” diyemezsiniz.
Ayıp olur...
Paylaş