Müzik akıp giderken olanlar

Spotify, Apple, Deezer, Tidal, Amazon gibi devler arasında müzik satışlarından elde edilen gelirin yüzde 80-85’ini temsil eden pasta için rekabet de tam hız devam ediyor.

2020’nin ilk yarısında “streaming” gelirleri 2.5 milyar doları bulmuştu; pasta büyüdükçe tatlanıyor...

“Streaming” ve müzik dünyasındaki etkileri çok dallı budaklı, sanatçıdan tüketiciye farklı tartışma başlıkları bulunan bir konu.

Telifler, müziğin üretim hızı ve şekli gibi büyük sorunların yanında bir de dinlediğiniz müziğin ses kalitesi problemi var.

Benim gibi hâlâ fiziksel kopyalarla (plak, kaset, CD) haşır neşir olanların da elbette kayıtsız kalmadıkları/kalamadıkları bu servislerin en önemli problemi ses kalitesi.

Burada “plaktan çıkan ses, CD’nin sesi, streaming’in sentetik yapısı” gibi çok klasik ve çok uzun tartışma gerektirecek konulara girmek güç. Teknik açıdan bu işlerin uzmanlarının konuşması daha faydalı olur zaten.

Bir müzik meraklısı olarak plaklarda, CD’lerde bulduğum ses kalitesinin yanına bile yaklaşamayan “streaming” servislerini hem eleştirerek hem de gelişmeleri için umudumu koruyarak devam ettim yola.

“Tidal”, “hi-fi” meraklılarını mutlu eden, master kayıt sunan, ses kalitesi daha iyi olan bir servis fakat arşiv derinliği konusunda, Türkçe müzik konusunda sıkıntıları var; “Qobuz” henüz buralarda yok...

İyi bir ses sistemi kurmayı başarmış, iyi bir kulaklıkla “doğru düzgün” müzik dinlemek isteyenler için birkaç gün önce Spotify’dan müjdeli haber geldi.

Bu yıl içinde “HiFi Spotify”ın devreye gireceğini duyurdu Spotify yetkilileri. Fiyat konusunda henüz bir açıklama yapılmasa da konuyu biz faniler adına takip eden uzman şahsiyetler (kendileri arkadaşım olur!) “Şimdikinden pahalı, Tidal’dan ucuz” görüşüne ağırlık veriyorlar.

Çok çok yakın bir zamanda “streaming” konusunda insanlık için küçük kendi adıma büyük bir adım atarak daha profesyonel bir cihaza adım atmış bir Spotify kullanıcısı olarak umutluyum diyelim...

Tam bunları düşünüp taşınırken postadan David Byrne’ün “Müzik Nasıl İşler?” kitabı çıktı.

Popüler müzik meraklıları Talking Heads’in solisti olarak tanıyacaktır Byrne’ü. Kendisi çok yönlü bir sanatçıdır...

Kendi hayatından, deneyimlerinden kesitler sunarak harikulade bir müzik kitabı hazırlamış mümtaz şahsiyet David Bey...

“Streaming... Plaklar... CD’ler... İnternet radyoları... Ya kasetler?” derken karışan kafam şu satırlarında huzur buldu:

“Teknoloji müziğin tınısını, nasıl bestelendiğini ve onu nasıl deneyimlediğimizi değiştirdi. Ayrıca tüm dünyayı müziğe boğdu. Dünya (çoğunlukla) kaydedilmiş seslerle dolup taşıyor. Müziğe para öder veya kendimiz çalardık; müziği çalmak, duymak ve deneyimlemek istisnai, nadir ve özel bir tecrübeydi. Şimdiyse müzik her yerde; parayla satın aldığımız ve tadına vardığımız ise sessizlik...”

----------

Müzik Nasıl İşler? David Byrne, Çeviren: Ergin Özler, Can Yayınları, 2021)

KARDEŞİM TARAKDİŞ AMAN DİKKAT!

ANTALYA Konyaaltı’da, Boğaçay mevkiinde, haberdeki ifadeyle “gün boyu sahilde tek başına gezen” bir Tarakdiş görülmüş.

“Kimmiş? Kimlerdenmiş?” diye, kuşlar konusunda harika bir rehber olan TRAKUŞ’un (Türkiye’nin Anonim Kuşları) web sitesine baktım. (www.trakus.org)

Güzelliği zaten ortada olan Tarakdiş’i şöyle tanıtmışlar:

“İnce kırmızı gagalı, ince uzun bir ördektir. Erkeği siyah, beyaz ve gri gövdesi, kırmızı-kahverengi göğsü, siyah kafası ve sivri uçlu ‘çifte’ ense tüyü ile göz alıcıdır. Kırmızı gagası ve gözü, başı ile kontrast oluşturur. Dişisinin rengi bulanık kahverengi-gridir. Dişisinin ve gencinin başları kızıldır. Ense tüyleri dağınık ve kalkıktır...”

Soğuk diyarların, Kuzey iklimlerinin kuşudur ancak kışları güneye, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin kıyılarına göç edermiş...

Türkiye’de nadir de olsa aralık-şubat aylarında kıyı bölgelerde rastlanıyor hatta “küçük” veya “tepeli testereburun” olarak da bilinirmiş.

2006 tahminlerine göre nüfusu 500 bin civarlarında bu balıkçılın.

Kışlamaya gelmiş hoşgelmiş sefa gelmiş, gözümüz gönlümüz açılmış fakat bu şahane arkadaşı uyarmak da boynumun borcu.

Bak, daha geçen ay geldi şu haber: “İzmir Kuş Cennetini de barındıran Gediz Deltası’nda 3 bin metrekarelik bir alanda iki adet jeotermal kuyusu açılması için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci başlatıldı...”

Kardeşim Tarakdiş, bu diyarlar atalarının geldiği diyarlara pek benzemeyebilir; dikkatli ol.

Dağı maden, deltası kuyu göreceksin şaşırma abim, aman dikkatli git...