Minik aslanlar

DEĞERLİ okurlar, kıymetli misafirler... Sizden ayrı kaldığım bir haftalık süreyi hakikaten çok ağır şartlarda geçirdim.

Önce Gümüşlük, sonra da Galatasaray ve Fenerbahçe'nin minik takımlarıyla birlikte ver elini Paris... Hayat ne kadar zor değil mi?..

Şimdi diyeceksiniz ki, ‘‘Kardeşim haydi Galatasaray taraftarı bir yazarsın. Takımını takip de ediyorsun. Fakat minik takım seviyesinde de takım takip edilir mi?..’’

Ben de ‘‘Edilir’’ diyeceğim kısaca.

Hikayeyi başa alalım ve öyle anlatalım.

Bundan iki yıl önce Hıncal Uluç dışında kimsenin pek ilgi göstermediği muhteşem bir başarı öyküsü yazılmıştı Paris'te.

Danone Kupası'nın Türkiyedeki şampiyonu olan Galatasaray minik takımı, Fransa'daki Danone Uluslar Kupası'na katılmış, orada da finalde Fransa'ya penaltılarla elenerek dünya ikincisi olmuştu.

10-12 yaş arasındaki bu harika çocuklara, demin de söylediğim gibi sadece Hıncal Uluç sahip çıkmıştı.

Galatasaray minik takımı, geçen yıl da Türkiye şampiyonu olarak bu kupaya gitmeye hak kazandı.

Fakat 13 Eylül'de başlayacak finaller, 11 Eylül faciası nedeniyle ertelendi.

Minik aslanlar, bu yıl da Fenerbahçe'yi finalde 4-1 yenerek üst üste üçüncü kez Petit Danone Kupası'nı kaldırdı ve yine Fransa'ya gitmeye hak kazandı.

Danone Uluslar Kupası bu yıl, hem 2001'in, hem de 2002'nin şampiyonunu belirlemek üzere organize edildi.

Galatasaray ikisinde de oynayamayacağı için 2002 finallerine Fenerbahçe davet edildi.

Her neyse, bu fakir de Cimbom aşkıyla minik takımın peşinde düştü yollara.

* * *

Finaller, PSG'nin meşhur stadı Parc Des Princes'te idi.

Miniklerin maçlarında sahayı ikiye bölüyorlar. Sağ tarafta bir maç, sol tarafta başka maç oynanıyor.

Şimdi diyeceksiniz ki, 10 yaşındaki veletlerin futbolundan ne olur.

Öyle güzel oluyor ki aklınız durur. Bir kere çok sevimliler. Bir de hakikaten güzel oynuyorlar.

Bir de serde Galatasaraylılık var. Minik takımın futbol maçını bir kenara bırakın, badminton maçı bile oynasa Galatasaray'ın kazanmasını istiyor, bayağı da bir heyecan yapıyorsunuz.

Orada da iki dakikada bir Galatasaraylı eleman bulup, tezahürat yaptık hatta.

Galatasaray ilk maçında İtalya ile 1-1 berabere kaldı.

İkinci maçında ABD'yi 5-0 yendi. Hemen belirteyim, bu turnuvanın da en farklı skoru oldu.

Daha sonra çeyrek finale yükselmek için Hollanda ile karşılaştı.

Hollanda'yı bayağı bir eskitti bizim minikler ama 20 dakikalık maç süresi boyunca, boyu posu neredeyse benim kadar olan kaleciyi geçemediler.

* * *

İş penaltılara kaldı. Ve maalesef penaltılarda elendiler ve 9'unculukla 17'incilik arasında bir pozisyon için turnuvaya devam etmek zorunda kaldılar.

Bu aşamada İtalya'yı 1-0, Brezilya'yı 2-0 ve 9'unculuk maçında da Belçika'yı 2-0 yendiler.

Yani Hollanda'ya penaltılarda elenmeseler, kesin şampiyon olacaklardı. Ben kahroldum tabii ama baktım çocuklar daha fazla kahroluyor, onların kahrolmasına kahroldum bu kez de.

Şimdi adını vereceğim çocukları aklınızın bir kenarına yazın: Volkan Akkuş, Murat Akça, Harun Temur, Fatih Topaloğlu, İrfan Başeren, Eray Fırat, Efecan Karaca, Emre Köroğlu, Erhan Şentürk, Gökhan Öztürk, Alican Gönek, Aytaş Akdağ, Çağrı Ortakaya, Fatih Şerifoğlu, Erdem Erekli, Dağukan Yaban, Serhat Rehber.

Galatasaray'ın Alt Yapı Antrenörü Zafer koç ve İdari Menajer Fatih İbradı, inanılmaz iyi oynayan bir takım hazırlamış.

Bu takımdan en az 4-5 çocuğun ileride Galatasaray forması giyeceğine eminim.

Zaten turnuva sonrasında düzenlenen partide de bütün ülkelerin hocaları Zafer Koç'u tebrik etti. Biz de haliyle gururlandık.

Fenerbahçeli minikler de bence başarılıydı ama tecrübesizliklerinin kurbanı oldular ve 21'inci sırada bitirdiler turnuvayı.

Adını bilmiyorum ama minnacık bir 11 numara var Fener'de, sol açık oynuyor.

Rıdvan Dilmen'in laboratuvarda minikleştirilmiş hali.

* * *

Paris'i anladık da Gümüşlük neydi diyeceksiniz. Esas bomba yarın geliyor zaten.
Yazarın Tüm Yazıları